Türk Ordusu’nun yönetim kademesinin belirlenmesinde yaşanan çok sancılı süreç devam ediyor.
Normal “teamüllere” göre yapılacak atamaları iktidar engelliyor.
Bir hükümet, istediği yöneticilerle çalışma hakkına sahiptir. Ancak burada ortaya çıkan durum başka.
Başbakan Erdoğan, bir süre önce yazdığım gibi, devamı olduğunu söyleyip gurur duyduğu Turgut Özal’ı aşmak istiyor. (Bu tür ruh yapısını ayrıca analiz etmek gerekir.) Özal, “İki Necdet’ler Operasyonu” ile asker üzerinde bir güç gösterisi yapmıştı! Şimdi Erdoğan Özal’ı aşmak istiyor.
Bu sıkıntılı dönemi aşmak için ben önemli bir öneri getiriyorum. (Geçen Çarşamba Beyaz TV’deki Düşünce Fırtınası programında da söyledim.)
Genelkurmay Başkanı denizci olsun!
Normal “teamüllere” göre yapılacak atamaları iktidar engelliyor.
Bir hükümet, istediği yöneticilerle çalışma hakkına sahiptir. Ancak burada ortaya çıkan durum başka.
Başbakan Erdoğan, bir süre önce yazdığım gibi, devamı olduğunu söyleyip gurur duyduğu Turgut Özal’ı aşmak istiyor. (Bu tür ruh yapısını ayrıca analiz etmek gerekir.) Özal, “İki Necdet’ler Operasyonu” ile asker üzerinde bir güç gösterisi yapmıştı! Şimdi Erdoğan Özal’ı aşmak istiyor.
Bu sıkıntılı dönemi aşmak için ben önemli bir öneri getiriyorum. (Geçen Çarşamba Beyaz TV’deki Düşünce Fırtınası programında da söyledim.)
Genelkurmay Başkanı denizci olsun!
Yani, Deniz Kuvvetleri Komutanı bir yıllığına Genelkurmay Başkanı olarak atansın!..
Bir başka deyişle, Genelkurmay Başkanımız bir yıllığına “Kaptan-ı Derya” olmuş olacak.
Bunun birçok gerekçesi var. Şu ana kadar YAŞ toplantısı ve sonrasında Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı atanamadı.
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili ve biz denizlere hâkim değiliz. Bir Neo-Osmanlıcılık akla gelmesin ama, Osmanlı’nın cihan hâkimiyeti dönemleri hep denizlere hâkim olduğumuz tarihlerdir. Bugün ABD’nin dünya hâkimiyeti de denizlere hâkim olmasından geçmiyor mu?
TSK’daki atamalarda “kıdem” çok önemli bir teamül. Ben baktım. Genelkurmay Başkanı olması beklenen KKK Koşaner ile DKK Yiğit’in kıdemi aynı.
Ayrıca, şu anda adı geçen tüm orgeneral (ve de Oramiraller) değer olarak ve Atatürkçülük olarak birbirinden eksik değil herhalde!
Askerin itirazı, sıralamanın bozulması endişesi ve komutanların hakkının yenmesi durumu.
Denizci bir Genelkurmay Başkanımız olursa, devrim niteliğinde yepyeni bir teamül oluşacağı için kimsenin de hakkı yenmiş olmayacaktır. (Bugüne kadar bir Denizci ya da Havacının Genelkurmay Başkanı olarak düşünülmemesi onların hakkının yendiği anlamına da gelmez mi?..)
Üstelik, bakın inceleyin, Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu sınavları diğerlerinden çok daha zor ve daha yüksek puanlar istiyor.
Sorunun çözümü için, Denizciden Genelkurmay Başkanı yapılır, ikinci başkan ise Karacı olur.
ABD de işe karıştı mı?
Öte yandan, Türk Genelkurmay Başkanının seçimi için işe ABD de karıştı gözüküyor.
Türkiye’nin önemli bir “iç meselesi” , öyle gözüküyor ki, “dışardan” da destek arayışları eşliğinde çözülmeye çalışılıyor.
Görebildiğimiz, hissettiğimiz kadarıyla, Türk Ordusunun yönetim kademesinin belirlenmesinde radikal çözümler düşünülüyor ve olası tepkilere karşı bir “ABD desteği” arayışı içinde “ABD yoklaması” yapılıyor.
Bu tamamen varsayımsal da olabilir. Umarım öyledir.
Hilmi Özkök Savunma Bakanı mı olacak?
Bu arada, atama krizinin izleri ilerleyen aylarda da sürülecek.
Önümüzde çok kritik bir referandum var.
Eğer AKP 12 Eylül referandumundan güçlü çıkarsa, Genelkurmay Başkanlığı’nı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlayıp, bakanlığa da Hilmi Özkök’ü getirebilir.
Referandum zaferinin iktidarda yaratacağı rüzgarın önünde böylece kimsenin duramayacağı bir kez daha görülmüş olur.
Bu Pazar sıcağında sizleri küçük bir düşünce fırtınası ile baş başa bırakıyorum.
İyi pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder