Bütün bu hayhuy 12 Eylül günü yapılacak halkoylamasının sonuçları açıklandığında bitecek; sonucun 'Evet' çıkması halinde sevinecek olanlar arasında ben de varım. Sınırlı tutulmuş değişiklik maddeleriyle, Türkiye, demokrasiyi özümsemiş, insan haklarını üstün tutan, güvenlik devleti anlayışından hukuk devleti anlayışına geçmiş bir ülkeye derhal dönüşmeyecek elbette; ancak değiştirilen anayasa maddeleri sayesinde o yönde ciddi bir adım atılmış olacak...
Sandık sonucunun 'Evet' çıkması durumunda üzüleceğim bir nokta var: Kemal Kılıçdaroğlu'nun kısa ikbali...
CHP'nin yeni genel başkanının da fark edilsin diye özel bir çaba harcamadığı bir gerçek hayhuy içerisinde gözlerden kaçıyor. Kılıçdaroğlu, dünyanın gittiği istikameti doğru okumak gibi bir derdi olmayan ideolojik at gözlüğü takmış bir kadronun partisi olan CHP'yi, günün şartlarına uygun bir 'sol' parti haline getirmek niyetinde. Girişimciliği önceleyen, yasakları yasaklamayı düşünen, özgürlüklerle barışık bir CHP'ye geçiş niyeti olduğunu hissettiriyor Kılıçdaroğlu...
'Evet' ile sonuçlanacak halkoylaması onun bu niyetini hayata geçirmesini engelleyecek...
Yürüttüğü kampanyanın söylemi ve seçtiği üslup yüzünden kendisinin 'değişimci' yönü tam anlaşılmadan sahneden çekilmek zorunda kalabilir CHP'nin yeni genel başkanı. Belki kendisini birdenbire genel başkanlık koltuğunda bulmasını sağlayanların amacı da budur: Değişimin CHP'ye fazla bir şey kazandırmayacağını ispatlamak...
Kemal Kılıçdaroğlu bir gazetenin taraflara sağladığı halkoylamasında 'Hayır' tavrını açıklama fırsatını bütünüyle heba etmedi; bir bölümünü CHP'ye getirmeye niyetlendiği yeni vizyonu anlatmak için de kullandı. Metin dikkatle okunduğunda, yaşı 100'e yaklaşan ihtiyar CHP'den genç bir parti çıkarmayı ciddi ciddi düşündüğü anlaşılıyor. Daha çağdaş kavramlar kullanarak, bizim toplumun bazı değerlerine sahip çıkarak yaklaşıyor konulara...
İnsanın içinden, "Böylesine fena halde kişiselleştirilmiş ve seviyesi hayli düşük bir 'Hayır' kampanyası yürüteceğine, hiçbir siyasinin ağzına yakışmayacak 'Hükümet askerin atamalarına karışmasın' diye meydanlarda bağıracağına, keşke sandıktan çıkacak sonuca önem vermediğini belli eden ve daha çok yenilikçi düşüncelerini kitlelerle paylaşan bir söylem benimseseydi" düşüncesi geçiyor.
Öyle yapsaydı, sandıktan 'Evet' çıkması durumunda karşılaşacağı parti-içi eleştirileri göğüslemesi daha kolay olurdu. Sandığın 'Hayır' oylarını öne çıkartması durumunda ise, başarıdan büyük pay, kendisinin CHP'ye kazandırmaya çalıştığı fikirlerin halktan ilgi görmesine verilirdi.
Şimdi ise ancak halkın yarıdan fazlasının 'Hayır' oyu kullanması halinde Kılıçdaroğlu sevinebilir; 'Evet' oylarının baskın gelmesi durumunda -hele bir de açık arayla bu gerçekleşirse- CHP genel başkanlığı daha koltuğuna alışamadan sona erebilir. Halkoylamasından başarısız çıkmış bir liderle altı ay sonra yapılacak genel seçime gitmeyi göze almayabilir CHP'liler...
Gazetede çıkan niyet mektubunun niyetine ışık tutan bölümleriyle kampanyada dile getirdikleri arasında ilk bakışta kendini ele veren seviye ve söylem farklılaşması da Kılıçdaroğlu'nun aleyhine. Böyle metinleri okumaya meraklı insanlar aradaki farkı neye yoracaklarına şaşırabilirler. Kendi hesabıma ben, okuduğumda, "Metni kaleme alanlar, Kemal Kılıçdaroğlu'na yazdıklarını okutmadılar mı acaba?" diye düşünmeden edemedim.
CHP'nin çiçeği burnunda genel başkanı parti içi iktidarın sağladığı adrenalinle sıkı bir kampanya yürütüyor, ancak sandık başına gidilmesine tamı tamına bir ay kalmışken kısa bir teneffüs arası alıp derince düşünse iyi olacak.
İki Kemal Kılıçdaroğlu'nun ikisine de yazık olabilir...
Bu yazı http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/fehmi-koru/12-08-2010-iki-kemal-kilicdaroglu.html
linkinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder