8 Ağustos 2010 Pazar

Terör en tehlikeli adımı atmaya hazırlanıyor

08 Ağustos 2010

Güzelim pazar gününde keyfinizi kaçıracak şeyler yazmak istemiyorum ama terör örgütü tarihinin en tehlikeli oyununu oynamaya hazırlanıyor.
Örgüt, siyasi uzantısı BDP’nin de desteğiyle “demokratik özerklik” adını verdiği siyasi durumun yeni bir aşamasına geçmeye hazırlanıyor.
Son derece tehlikeli bir aşama.
BDP’li belediyelerin işbaşında olduğu yerlerde bayrak direklerine “Kürdistan bayrağı” çekecekler.
Bunun için iki toplantı yapıldı. Biri Kandil’de, diğeri Diyarbakır’da.
Terör örgütünün fiili elebaşı Karayılan, önümüzdeki hafta bununla ilgili açıklamayı yapacak. Ardından bölgesel meclisler oluşturacaklar.
Bunun anlamı şu:
Doğu ve Güneydoğu’daki durum1990’ın ilk yarısına dönecek.
Türkiye’nin buna tepki göstermemesi imkânsız.
Tepki sert olacak.
Terör örgütü ve siyasal uzantıları buna “halk eylemleri” ile karşılık vermeyi planlıyorlar.
Yani bir tür “intifada”.

Amaçları, devletin göstereceği sert tepkinin önüne sivilleri koymak.
Nihai amaç ise Türkiye’nin en azından bölgede “demokratikleşmeyi askıya alması” ve çatışma ortamının dağdan şehre indirilmesi.
Ardından konuyu uluslararası boyuta taşımak.
Bu tehlikeli oyun çok yakında sahnelenecek.
Türkiye ise bu arada ne ile uğraşıyor hep beraber izliyoruz.
Güler misiniz ağlar mısınız!
ALİ Babacan
’ı izledim dün işadamlarına konuşurken.
Ekonomideki başarıyı tamamen kendine mal eder bir tutum içerisindeydi.
Oysa hepimiz biliyoruz ki, ekonomideki başarının temelinde Kemal Derviş’in yaptığı dönüşüm var.
Başbakan Erdoğan’ın karizmasının etkisiyle Türkiye’nin dışarıdan iyi görünmesi de bir başka önemli etki.
Babacan
ise bana göre başarısız.
Türkiye tekstil gibi önemli bir sektörde büyük sıkıntı yaşarken, Babacan bunun yerine desteklenecek bir sektör üretemedi. Bununla ilgili bir planlama yapamadı.
İhracatın lokomotifi olacak bir sektör belirleyip bunu destekleyemedi.
Sektörler zorlukla yön bulmaya çalıştılar.
Bu yüzden de herkes derdini doğrudan Başbakan’a anlatmaya çalıştı.
Düşük kur politikası Türkiye’ye büyük zararlar verdi.
Düşük kurun 8 yılda Türkiye’ye verdiği zarar hem rekabet, hem de ihracatçının kârlılığının kalmaması nedeniyle yatırım ve istihdam olarak büyük oldu.
Babacan
buralarda da sınıfta kaldı.
Şimdi ise Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına çıkmasından sonra başbakanlık rüyası görüyormuş. Öyle diyorlar.
Monte Carlo hep kıroydu
HT Cumartesi’yi okurken gözüm Esra Çoruh’un notlarına takıldı.
Monte Carlo’daki moda kurbanlarını anlatmış. Özetle “Monte Carlo kıroların eline kalmış” demeye getiriyor.
Büyük yanılgı.
Monte Carlo kıroların eline kalmadı. Monte Carlo zaten kıro bir yerdi.
Siz bakmayın Hollywood filmlerindeki Monte Carlo görüntülerine, hikâyelerine.
Monte Carlo diye bir yer zaten yoktu.
Prens Rainier, Hollywood’un en hafifmeşrep kadınlarından biriyle evlenip Monte Carlo’yu Amerikalı sonradan görmelere tanıtıncaya kadar pek de parlak bir yer değildi.
Sonra Amerikalı para babaları ve onların parasının peşinde koşanlar tarafından tanıtıldı.
Ama Avrupa’nın, özellikle de Fransa’nın gerçek sosyetesi asla ve asla Monte Carlo’ya yüz vermedi.
St. Tropez de çok farklı değildi. Brigitte Bardot yerleşinceye kadar pek de bilinmeyen, bir iki plajından başka güzel bir yeri olmayan bir yerdi St. Tropez.
Şimdi de o günlerden farklı değil.
Görgüsüz Amerikalıların yerini görgüsüz Ruslar aldı. Değişen bir şey yok.
Eğer kumar meraklısı değilseniz, Monte Carlo’da gerçekten hiçbir şey yok.
Gerçek Fransız sosyetesi ise daha çok Normandiya’yı ve Biarritz’i tercih eder.
Esra Çoruh
’a tavsiyem, buralara gitmesi.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Asabımızı bozan tek şey aşırı sıcaklar olduğu zaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder