El Kaide'nin yolcu uçaklarını kamikaze silahları olarak kullanıp, ABD'yi vurmasının üzerinden 10 yıl geçti.
Yıllar boyunca kendisini bir Sovyet saldırısına (veya komünist saldırısına) karşı korumak için silahlanan, savunma ve saldırı sistemleri kuran ABD, El Kaide darbesi ertesinde, dünyaya bakış açısını radikal biçimde değiştirdi.
Anti-komünist ideolojinin yerine "İslamofobi" geçti.
Önce Afganistan sonra da Irak işgal edildi.
Ancak çok önemli hatta kilit sayılması gereken bir soruna çözüm üretilemedi.
El Kaide'nin insan kaynakları, "Filistin Sorunu"nun kronikleştiği ve bu sorunda çözümün İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi ile bulunabileceği Ortadoğu coğrafyasındaydı.
Demokrasiden beklenen
Amerika Afganistan'a ve Irak'a silahlı müdahaleyi yaparken, İsrail'in de sorun kaynağı olmasına son verecek yolları ihmal etti.
"Büyük Ortadoğu Projesi" ile Arap ülkelerine demokrasiyi getirme yolları planlanırken, İsrail'i barış ve uzlaşma yoluna getirmenin çözüm için kilit olduğu görmezden gelindi.
Sonuçlar ortada.
Bölgeye demokrasiyi getireceği zannedilen "Arap Baharı", demokrasiyi isteyen aynı kalabalıkların Kahire'de İsrail Büyükelçiliği'ni basmaları ile "Mısır-İsrail ilişkilerinin sonbaharı"na dönüşmüş bulunuyor.
Filistin'i görmezden gelmek
Ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndan kendilerinin "Devlet" olarak tanınmasını isteyecek olan Filistinlilerin önlerindeki tek engel, hâlâ Güvenlik Konseyi'ndeki muhtemel Amerikan vetosu değil mi?
Kısacası dünyanın en araştırıcı beyinlerinin, en seçkin üniversitelerinin, en donanımlı istihbarat kurumlarının bulunduğu ABD, El Kaide saldırısının kaynaklarını etkisiz hale getirmeye çalışırken, "Filistin Sorunu"nu ve bunu çözümsüzlüğe mahkûm eden İsrail siyasetini görmezden geldi.
Özür dileyemediler İsrail
siyasetçilerinin aymazlıklarını adeta teşvik eden Amerikan desteğinin bir kötü yan sonucunu bizler de "Mavi Marmara faciası" ertesinde İsrail'in izlediği tutumda görmedik mi?
Bir "Özür" dilemekle Türk-İsrail ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi önlenebilecekken ve bunu aklı başında İsrail siyasetçileri benimsemişken, mevcut koalisyonun aşırıları "Türk-İsrail ilişkileri koparsa kopsun, nasıl olsa arkamızda Amerika var" diyerek özür dilemeyi engellediler.
Ortadoğu sendromu
Herhalde şimdi de "Mısır-İsrail ilişkileri koparsa kopsun, nasıl olsa arkamızda Amerika var" diye düşünüyorlardır.
Aklı başında Amerikalılar El Kaide saldırısının üzerinden bundan sonra da 10'larca yıl geçmesini beklemeden "Anti-Siyonizm" ile "Anti- Amerikanizm"in Ortadoğu'da nasıl özdeşleştiğini incelemelidir.
Amerikan tarihine kazılan "Vietnam Sendromu"nun yanına bir de "Ortadoğu Sendromu"nun eklenmek üzere olduğu mutlaka görülmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder