07 Eylül 2011 Çarşamba 03:00
Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri gergin. Olağanüstü ya da mucize bir gelişme olmazsa bu gerginlik giderek tırmanacaktır. İsraillilerin genetik, ideolojik ve sosyolojik karakterini bilenler Tel Aviv'in böyle bir tırmandırmadan haz alacağını bilirler. Çünkü bölgede hatta dünyada herkese kafa tutan İsrailliler Türklerin kendilerine kafa tutmasını asla kabullenmezler, kabullenemezler. Kabullenirlerse bu onların psikolojik çöküşü olur.
Peki ortada böyle bir gerginlik ve düşmanlık varken Türkiye nasıl olur da İsrail'i koruyacak NATO'nın Füze Kalkanı Projesine 'evet' dedi. Daha açık bir ifadeyle Türkiye neden ve nasıl olur da yakında karşı karşıya gelmesi muhtemel İsrail'i korumaya talip oluyor? Türkiye; 1950-1960 döneminde ABD ve NATO'nın kendi topraklarında yerleştirdiği onlarca askeri üs ve dinleme tesisinin kendisine ne tür zararlar verdiğini ne çabuk unuttu? ABD ve NATO bu üsleri Arap halklarına karşı İsrail'den yana hep kullandı. Peki diyelim ki İsrail ile Türkiye Akdeniz'de askeri olarak karşı karşıya geldi... Bu durumda Türkiye ne yapacak? ABD ve Batı, İsrail'i desteklerken acaba bölgede kim Türkiye'den yana olacak? İran, Suriye, Lübnan ve Arap halklarının tümü. İdeolojik ve siyasal tercihleri bir yana bırakarak bu üç ülke İsrail düşmanı oldukları için mutlak Türkiye'den yana tavır alır ve bütün olanaklarıyla Türkiye'ye destek verirler. Ama bu konuda bir sorun var: Türkiye son dönem politikalarıyla Suriye ile ilişkilerinde bir soğukluk ya da gerginlik yaşıyor. Bu gerginlik doğal olarak Suriye'nin stratejik müttefiği İran, Bağdat'taki Şiiler ve Lübnan'daki Hizbullah ile ilişkilere de yansımış durumda. Türkiye'nin Şam, Tahran, Bağdat ve Hizbullah ile soğuyan ilişkileri başta Suudi Arabistan ve Katar olmak üzere Amerikan yanlısı Arap yönetimlerini sevindirmektedir. Oysa Tunus, Mısır, Libya ve Suriye'deki demokrasi mücadelelerine destek veren bu yönetimler aslında kendi ülkelerindeki anti-demokratik, ilkel ve çağdışı yapıları saklamaya çalışıyorlar. Örneğin üç gün önce İstanbul'a gelen Katar Emiri'nin ülkesinde anayasa bile yok. Önceki gün İstanbul'da Başbakan Erdoğan ile görüşen Bahreyn Kralı ise 14 Mart'ta Suudi Arabistan ordusunu ülkesine çağırmış ve demokrasi için ayaklanan halkına karşı katliam gerçekleştirmiştir. Suriye, Libya, Mısır ve Tunus halklarının demokrasi mücadelesini sahiplenenler her nedense Şii oldukları için Bahreyn halkının öldürülmesine ve demokrasi ayaklanmasının bastırılmasına sesini çıkarmadı. Türkiye ise durduk yerde bu ülkenin kralını misafir ediyor. Ne Bahreyn ne Suudi Arabistan ve Katar ne de diğerleri asla Türkiye dostu olurlar. Bu yönetimler ilk fırsatta Türkiye'ye bir oyun oynarlar ve oynayacaklardır. Çünkü iradesi ellerinden alınmış bu yönetimler Büyük patron ABD'nin talimatıyla hareket ederler. Büyük patron ABD ise İsrail'i rahatsız eden hiç kimseden hoşlanmaz ve günü geldiğinde onları rahatsız eder. Bunu da ya direkt ya da işbirlikçi iktidarları ve taşeron örgütleri kullanarak dolaylı yapar. Özetle ABD ve Batı için tek bir öncelik var o da İsrail'in güvenliği ve bölgesel üstünlüğüdür. Bu önceliğe ve üstünlüğe zarar verecek hatta dokunacak herkes ABD ve Batı'nın düşmanıdır. ABD ve Batı yalnızca bu nedenden dolayı İran ve Suriye'ye düşman. ABD ve Batı bu nedenle yakında Türkiye'ye çok daha açıktan düşman olacak. Çünkü Türkiye'yi Arap bölgesindeki demokrasi konusunda kullanmak isteyen ABD ve Batı aslında İsrail dışında hiçbir şeyi umursamaz. Tersi olsaydı ABD ve Batı yalnızca geçen ay İsrailliler tarafından öldürülen 30 Filistinli için bir cümlelik açıklama yapardı. Yemen ya da Irak'ta ölen onlarca insan ya da PKK tarafından öldürülen Türk asker ve polisler de ABD ve Batı'nın umrunda değil. ABD ve Batı İran'ın kuzey batı bölgesinde günlerdir gösteri yapan ve bazıları öldürülen ya da yaralanan Türk kökenli Azerileri de görmemezlikten geliyor. Belki de ABD ve Batı, Türkiye'nin İran ile ilişkilerinin gerginleşmesini beklemektedir. Belki de bu nedenle Batı Füze Kalkanı Projesi'nde acele ediyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder