10 Eylül 2011 Cumartesi
Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 'Alevi olan Esad'ı destekleyen Şii İran'a'' çattı. Önceki gün ise Hüseyin Çelik benzer ve paralel mantığı iç politikaya yönelik olarak kullandı ve 'Alevi Kılıçdaroğlu'nu'', 'Alevi Esad'a'' sahip çıkmakla suçladı. Sayın Kılıç açıklamasını yaparken Milli Eğitim Bakanlığı Alevilik, Nuseyrilik ve Caferilik'in bu yıldan itibaren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında okutulacağını ilan ediyordu. Sayın Kılıç 'Alevi CHP' ve Esad'a böyle baktığına göre bakalım okul kitaplarında neler anlatılacak?
Dönelim konumuza.
Sayın Kılıç CHP'yi Baas'çılığa özenmekle suçluyor. Hatırlatalım Suriye'deki Baas'ın başında 'Alevi' Esad var ise Irak'ta yok edilen Baas'ın başında 'Sünni' Saddam vardı. Baas'ın kurucusu ise Hıristiyan Mişel Aflak. Elbette Sayın Çelik iç ve dış politikayla ilgili olarak CHP'ye istediği en ağır eleştiriyi yapabilir. Ama Sayın Çelik Batı'nın coğrafyamıza yönelik planlarına istemeyerek de olsa katkı sağlamamalıdır. Unutulmamalıdır ki; Irak'ı işgal ederek 'dinci' Şiilerle 'dinci' Sünnileri birbirine kırdıran ve yüz binlerce insanımızın ölümüne yol açan ABD ve müttefikleri şimdi bu kırımı daha da genişleterek 'laik' Alevileri de işin içine çekmek istiyorlar. Bölgedeki ABD işbirlikçisi Arap yönetimlerinin misyonu bu mezhep savaşını körüklemektir. Çünkü ABD ve müttefikleri böyle istiyor. Daha net olarak ABD ve müttefikleri Suriye'de bir Alevi-Sünni çatışması için uğraşıyor. Onlar Suriye üzerinden Şii İran'ı da sıkıştırmak istiyor. Onlar İsrail için tehlike oluşturan laik Alevi Esad ve dinci Şii Ahmedi Necad'ın desteklediği Şii Hizbullah'ın ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Böyle bir amaç peşinde koşturan ABD ve müttefikleri İran destekli Iraklı Şiilerle Sünni ülkelerin desteğindeki Sünnileri de bu savaşın içine çekmek istiyor. Sünni Kaide ve benzeri örgütlerin bu oyunda nasıl bir rol üstleneceği henüz belli değil. İşte bu nedenle ben Sayın Arınç ve Kılıç'ın söylemlerinden endişe duyuyorum. Bu işte bir gariplik var. Bu coğrafyanın en önemli ülkesi olarak Türkiye asla böylesi tehlikeli oyunun içinde olmamalıdır. Çünkü bu coğrafyada herkes Sünni olmasına bakmaksızın Türkiye'yi seviyordu. Suriye'deki yalnız Alevi Esad ve çevresi değil Hıristiyanlar, Ermeniler, Dürziler ve tüm Alevi ve Sünniler Türkiye'yi seviyordu. Başbakan Erdoğan da Suriye ile ilişkileri geliştirme kararı aldığında da Esad'ın Alevi olduğunu biliyordu ve onunla çok özel dostluk ilişkileri kurup geliştirmeyi başarmıştı. Şimdi Suriye ile ilişkilerin bozulması hiçbir şekilde Türkiye'yi Alevi Esad'a karşı Sünni cephenin bir tarafı haline getirmemelidir. Bu çok tehlikeli bir oyundur. Türkiye'de de milyonlarca Alevi vatandaşı vardır ve bunların bir kısmı Türk diğerleri Kürt'tür. CHP ise AKP gibi tüm Türkiye'nin partisidir. CHP'nin İsrail konusundaki tavrını en sert bir şekilde eleştirebiliriz. Ancak CHP'nin Suriye ile ilgili tespitlerine hükümetin kızma hakkı yoktur ve olmamalıdır. Yani Suriye'ye demokrasi isteyenler önce CHP'nin demokratik sistemin bir parçası olduğunu hatırlamalıdır. Arap coğrafyasında Türkiye'ye tam anlamıyla benzeyen belki de tek ülke Suriye'dir. Tüm kesimleriyle Suriye toplumu sosyal ve kültürel olarak Türkiye toplumunun coğrafi bir devamıdır. Türkiye bugün siyasal olarak ters düştüğü Suriye'nin toplumsal dokusuyla ilgili yanlış yorum ve değerlendirmeler yapmamalıdır. Çünkü bu yorum ve değerlendirmeler orjinde Türkiye'nin de bir iç sorunun devamıdır. Unutulmamalıdır ki; Batılı ülkeler yıllardır Türkiye'deki Alevi sorununu karıştırıyorlar. Belki de AB baskısı olmasaydı AK Parti hükümeti Aleviliği okul kitaplarında okutmayacaktı.
Özetle bu konu beni çok üzüyor. Çünkü mezhep tartışması bizim coğrafya için çok tehlikelidir. Örneğin soydaşlık bağlamında Türk olan Iraklı Türkmenlerin yarısı Şii, diğer yarısı Sünni'dir. Örneğin soydaşlık bağlamında Türk olan İranlı Azeriler Şii'dir. Umarım birileri yeni Çaldıranlar peşinde değildir! Ne demişti Başbakan Erdoğan 'Coğrafyamızda yeni Kerbela'lar istemiyoruz''...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder