10/07/2011
Okuduğum kitap yasaklanmış. Bilmediğim için soruyorum: Yasaklanmış kitabı okumak suç mu?
* HT’nin gerçek adı nedir bilmiyorum ama yılın girişimcisi olduğu kesin. Nasıl olmasın adamımız Çin’den yapay kızlık zarı kanı ithal ederken gümrükte enselenmiş. Böyle bir iş kolu olduğunu biz de bu vesileyle öğrenmiş olduk. Yapay kızlık zarı kanı fiyatı ne derseniz, sadece 50 TL. Sudan ucuz anlayacağınız.
* Cengiz Çandar için imtihan vakti. Gazetecilikle taraftarlık arasında gidip geliyor. Fenerbahçelilik şu günlerde herkes için keskin bir bıçak.
* Rüya; gece
kaçış planı.
* Herkes plajda etliye sütlüye dokunmayan bir kitap okumayı tercih ederken ben günlerdir ‘Öcalan’ın İmralı Günleri’ adlı kitabı okuyordum. Yan gözle ne okuduğuma bakanların pek çoğu gözlerini açıp okuduğum kitaba inanamayarak bakıyordu. Oysa kitap son 12 yılda İmralı’da Öcalan’ın yaşadıklarını anlatırken aslında Kürt meselesine bambaşka bir perspektiften bakmamızı sağlayacak detaylarla doluydu. Üzerine bir makale yazmayı da düşünüyordum ki, dün Milliyet’te okudum kitap yasaklanmış. Cidden bilmediğim için soruyorum: * Yasaklanmış bir kitabı okumak suç mu? Bir de yasaklanan kitapları ne yapıyoruz? Ne bileyim mesela gömecek miyiz, yakacak mıyız, atacak mıyız?
* Zahid Akman ifade vermeye güle oynaya girdi diye bir haber vardı. Nedenini anlamadığım bir mutluluk anı. İçeride de göbek atsaydı bari.
* THY; uçan memleket.
*Hangi kanalı açsanız bir keşif yarışmasıdır gidiyor. Kimi star arıyor, kimi şarkıcı, bir başkası dansçı... Anlaşılan o ki 2011 yılının yaz formatının gözdesi bu programlar. Haliyle sayı artınca ilgi de azalıyor. Hele bazılarındaki baştansavmalık ve kötü jüri seçimi, programların tutmasını da engelliyor. Yine de keşfeden keşfedene...
* Murat Belge kör bir kavganın içine adım adım çekildi. Şimdi hayrını görebilirsiniz...
* Sadun Boro: Hisli Kıtalar Atlası
* Geçen gün ‘Bir inovasyon var’ adında bir panele katılıp bizim dipnot macerasını anlattım. Benden sonra genç bir internet girişimcisi de çıktı hikâyesini anlattı. Bu genç arkadaş bir reklam ajansında çalışırken bibardakmeyve.com’u kurmaya karar veriyor. Tamamen kendi girişimi ile meyve alıp internet üzerinden satmaya başlıyor. Kısa süre sonra taklitleri çıkıyor. Müthiş bir sunum yaptı. Mesela BTK başkanı elindeki metni yavan bir şekilde okuyup böylesine bir toplantıda tek bir slayt bile hazırlamaya gerek görmemişken bu genç arkadaş, tüm salonu esprileriyle slaytları ile yıktı geçti. Bu arada tüm salona dağıtılan bir bardak meyveyi (telefon operatörleri CEO’ları dahil) herkesin açıp afiyetle yemeleri de işin bir başka tatlı yanıydı.
* İtiraf etmek istediğim bir dilemmanın tam ortasındayım. Deniz kenarında yıl boyu görüştüğünüz bir tanıdığa rastladığınızda siz de benim gibi kendinizi biraz mahcup hissedenlerden misiniz? Şöyle ki yıl boyunca üstümüze başımıza bunca dikkat ederken kadınlar eteğin yanı açılmasın, gömlek düğmesinin bir tanesi kapalı kalsın telaşında, erkekler ütülü pantolonlarla dolaşırken bir anda sahilde bir şort ve bikini ile karşılaşmak tuhaf gelmiyor mu? Modern zaman dilemması!
* Yakalanan kocaman bir balık ve o balığın yanında gururla poz veren ağzında sigarası tüten balıkçı.. Bir Türkiye denizcilik hatırası.
* Ata Demirer: Neşeli bir Trakya türküsü.
* Belki şehre Kemal Burkay yeniden gelir. Akdeniz olur. Gülümseriz. Ne dersiniz?
* Bugün hepimiz Fenerbahçeliyiz.
Hilal Cebeci; bir yırtma mücadelesi. (Bunu Twitter’da yazdığım için Hilal Cebeci beni panpişlerine şikâyet etmiş. “Programına çağırdı, çıkmadım; şimdi benim üzerimden prim yapıyor” gibi bir sürü zırvalık sıralamış. Hay bin panpiş yahu! Kıyamam.)
Bon Jovi ‘Türk hayranlarını çok özlediğini’ söylemiş. Böyle klişe bir rock’çı demeci var. Ne zaman tanıştın da ne zaman özlemeye fırsat buldun, aynı demeci ülke ismini değiştirip turne boyunca kaç ayrı ülkede söyledin acaba? Bu arada turne icabı şehrimize uğrayan ünlü sanatçıların özel isteklerinin istismar edilmesi meselesine de değinebiliriz. Geçen gün bir sanatçının (Elton John olabilir) kulisine tam 12 adet beyaz havlu istediği yazıyordu. Bu mudur kaprisli istek. Havludan bahsediyoruz, havlu yahu...
Şahan Gökbakar; ciddi bir komedi mücadelesi. (Bunu Twitter’a yazdıktan hemen sonra cep telefonuma Şahan’dan güzel bir mesaj geldi. Yıllar önce bir skecinde rol icabı pastaneyi basmıştım. Onu hatırlatıyor. Bir ara Beyaz ve Okan Bayülgen kendisine televizyon ambargosu uygulamışlardı -ki çok ayıp- o sırada 5n1k’ya konuk ettiğimi güzel sözlerle anıyor. Ben de ona bir özür borcum olduğunu söyledim şaşırdı. Aylar önce burada yazdığım bir yazıda adını kullanmak yerine Recep İvedik demiştim. Sonradan çok rahatsız oldum. Huzurlarınızda sevgili Şahan’dan özür dilerim.)
* Cengiz Çandar için imtihan vakti. Gazetecilikle taraftarlık arasında gidip geliyor. Fenerbahçelilik şu günlerde herkes için keskin bir bıçak.
* Rüya; gece
kaçış planı.
* Herkes plajda etliye sütlüye dokunmayan bir kitap okumayı tercih ederken ben günlerdir ‘Öcalan’ın İmralı Günleri’ adlı kitabı okuyordum. Yan gözle ne okuduğuma bakanların pek çoğu gözlerini açıp okuduğum kitaba inanamayarak bakıyordu. Oysa kitap son 12 yılda İmralı’da Öcalan’ın yaşadıklarını anlatırken aslında Kürt meselesine bambaşka bir perspektiften bakmamızı sağlayacak detaylarla doluydu. Üzerine bir makale yazmayı da düşünüyordum ki, dün Milliyet’te okudum kitap yasaklanmış. Cidden bilmediğim için soruyorum: * Yasaklanmış bir kitabı okumak suç mu? Bir de yasaklanan kitapları ne yapıyoruz? Ne bileyim mesela gömecek miyiz, yakacak mıyız, atacak mıyız?
* Zahid Akman ifade vermeye güle oynaya girdi diye bir haber vardı. Nedenini anlamadığım bir mutluluk anı. İçeride de göbek atsaydı bari.
* THY; uçan memleket.
*Hangi kanalı açsanız bir keşif yarışmasıdır gidiyor. Kimi star arıyor, kimi şarkıcı, bir başkası dansçı... Anlaşılan o ki 2011 yılının yaz formatının gözdesi bu programlar. Haliyle sayı artınca ilgi de azalıyor. Hele bazılarındaki baştansavmalık ve kötü jüri seçimi, programların tutmasını da engelliyor. Yine de keşfeden keşfedene...
* Murat Belge kör bir kavganın içine adım adım çekildi. Şimdi hayrını görebilirsiniz...
* Sadun Boro: Hisli Kıtalar Atlası
* Geçen gün ‘Bir inovasyon var’ adında bir panele katılıp bizim dipnot macerasını anlattım. Benden sonra genç bir internet girişimcisi de çıktı hikâyesini anlattı. Bu genç arkadaş bir reklam ajansında çalışırken bibardakmeyve.com’u kurmaya karar veriyor. Tamamen kendi girişimi ile meyve alıp internet üzerinden satmaya başlıyor. Kısa süre sonra taklitleri çıkıyor. Müthiş bir sunum yaptı. Mesela BTK başkanı elindeki metni yavan bir şekilde okuyup böylesine bir toplantıda tek bir slayt bile hazırlamaya gerek görmemişken bu genç arkadaş, tüm salonu esprileriyle slaytları ile yıktı geçti. Bu arada tüm salona dağıtılan bir bardak meyveyi (telefon operatörleri CEO’ları dahil) herkesin açıp afiyetle yemeleri de işin bir başka tatlı yanıydı.
* İtiraf etmek istediğim bir dilemmanın tam ortasındayım. Deniz kenarında yıl boyu görüştüğünüz bir tanıdığa rastladığınızda siz de benim gibi kendinizi biraz mahcup hissedenlerden misiniz? Şöyle ki yıl boyunca üstümüze başımıza bunca dikkat ederken kadınlar eteğin yanı açılmasın, gömlek düğmesinin bir tanesi kapalı kalsın telaşında, erkekler ütülü pantolonlarla dolaşırken bir anda sahilde bir şort ve bikini ile karşılaşmak tuhaf gelmiyor mu? Modern zaman dilemması!
* Yakalanan kocaman bir balık ve o balığın yanında gururla poz veren ağzında sigarası tüten balıkçı.. Bir Türkiye denizcilik hatırası.
* Ata Demirer: Neşeli bir Trakya türküsü.
* Belki şehre Kemal Burkay yeniden gelir. Akdeniz olur. Gülümseriz. Ne dersiniz?
* Bugün hepimiz Fenerbahçeliyiz.
Hilal Cebeci; bir yırtma mücadelesi. (Bunu Twitter’da yazdığım için Hilal Cebeci beni panpişlerine şikâyet etmiş. “Programına çağırdı, çıkmadım; şimdi benim üzerimden prim yapıyor” gibi bir sürü zırvalık sıralamış. Hay bin panpiş yahu! Kıyamam.)
Bon Jovi ‘Türk hayranlarını çok özlediğini’ söylemiş. Böyle klişe bir rock’çı demeci var. Ne zaman tanıştın da ne zaman özlemeye fırsat buldun, aynı demeci ülke ismini değiştirip turne boyunca kaç ayrı ülkede söyledin acaba? Bu arada turne icabı şehrimize uğrayan ünlü sanatçıların özel isteklerinin istismar edilmesi meselesine de değinebiliriz. Geçen gün bir sanatçının (Elton John olabilir) kulisine tam 12 adet beyaz havlu istediği yazıyordu. Bu mudur kaprisli istek. Havludan bahsediyoruz, havlu yahu...
Şahan Gökbakar; ciddi bir komedi mücadelesi. (Bunu Twitter’a yazdıktan hemen sonra cep telefonuma Şahan’dan güzel bir mesaj geldi. Yıllar önce bir skecinde rol icabı pastaneyi basmıştım. Onu hatırlatıyor. Bir ara Beyaz ve Okan Bayülgen kendisine televizyon ambargosu uygulamışlardı -ki çok ayıp- o sırada 5n1k’ya konuk ettiğimi güzel sözlerle anıyor. Ben de ona bir özür borcum olduğunu söyledim şaşırdı. Aylar önce burada yazdığım bir yazıda adını kullanmak yerine Recep İvedik demiştim. Sonradan çok rahatsız oldum. Huzurlarınızda sevgili Şahan’dan özür dilerim.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder