PKK'nın homojen bir örgüt olmadığı, tıpkı IRA, Almanlar'ın RAF ve İtalyan Kızıl Tugaylar gibi derin unsurlarla iç içe geçtiği gün gibi gerçektir.
İtalyan başbakanlarından Aldo Moro'nun kaçırılışı ve öldürülüşü Kızıl Tugaylar örgütünce şaşkınlıkla karşılanmıştı.
Zira İtalyan askeri istihbarat servisi SID unsurları devredeydi.
Dış yardımlar alsa bile, devlet içi derin unsurlara dayanmayan hiçbir terör örgütünün serpilip boy atması mümkün değildir.
Tablo, PKK'nın çoktan bölündüğünü gösteriyor
.Şahin PKK'lılarla Derin Ankaralılar devletle müzakere masasına oturmaya karşı oldukları için, bölünmenin başlangıcı Ergenekon operasyonlarının start almasıyla başlamaktadır.
PKK adı, sadece bu parçaları gizleyen bir pelerin olarak kaldı.
Devlet istihbarat makamlarına düşen, bu pelerini PKK'nın sırtından çekip almak.
Görülüyor ki eylemlerde inisiyatif hâkimiyeti Derin Ankaralılar'da.
Ama şunu kimse unutmamalı.
13 askeri derinlerin katletmesi gerçeği, PKK'yı aklamaz ve terör örgütüne meşruiyet ve masumiyet kazandırmaz.
İtalya'da Glaido var diye terör örgütleri Kızıl Tugaylar ve Ordine Nuovo suçsuz değildi.
İspanya'da GAL (Antiterör Kurtarma Timi) var diye ETA masum ilan edilmedi.
Ergenekon gerçeği, PKK'nın masumiyet maskesi olamaz.
PKK vahşi bir terör örgütüdür.
Bu sadece bizim değil AB ve ABD'nin de gerçeği.
Vahşeti zaman zaman derin aktörlerin yönlendirmesi, PKK çılgınlığını değiştirmiyor.
PKK, derin veya sığ tüm saldırıları üstlenmiyor mu?
Çünkü PKK, kendi menfaatleri gereği devlet içi derin unsurlara hayır diyebilme lüksüne sahip değil.
İsrail istihbaratına hayır diyebilme lüksü olmadığı gibi.
Ergenekon ve derin ittifakların PKK üzerindeki gölgesi ne kadar gerçekse, bundan söz açarak PKK'yı önemsizleştirmek de o derece yanlıştır.
Ergenekon ve Balyoz gerçeğini manipüle etmekle eşdeğerdir bu yaklaşım.
Kılıçdaroğlu, "Ordunun morali bozuk" diyerek darbeden yargılanan generallere yine göz kırpıyor.
Hem de "Yeni CHP"den.
Orduya koşulsuz sadakat çizgisinde bir sosyal demokrasi hiç görmedim doğrusu.
30 yıldır bunların morali bozuk mu Sayın Kılıçdaroğlu?
30 yılı şehitlerimizi sayarak geçirmedik mi?
Moralleri düzgünken her operasyonda onlarca PKK'lı mı ele geçiriyorlardı?
Yoksa ABD'nin paketleyip teslim ettiği Öcalan'ın ülkeye getirilmesini bir operasyon başarısı falan mı zannediyorsunuz?
Ya da Öcalan yakalanınca strateji belirleme sürecine giren PKK'nın kendi inisiyatifiyle ülke dışına çekilmesini?
Bu milletin kendisine komplo kuranların terörle mücadelesine ihtiyacı yoktur.
Milletin asırlara kazıdığı şanlı tarihi, millete pusu kuran hainler yazmadı.
İhtişam dolu asırlar, moralleri yüksek olanların zaferleriyle bezenmiştir.
Bir asker veya polis, terörle mücadele ediyorum diye üstüne vazife olmayan her türlü haltı yiyecek ama işlediği suçlar soruşturulunca da "Biz terörle mücadele ediyoruz siz bizi yargılıyorsunuz, moralimiz bozuk" diyecek öyle mi?
Osmanlı'da koskoca serdar-ı ekrem'ler, vezir-i azam'lar ihanet sayılmayan hatalarının bedelini kelleleriyle ödüyorlardı.
Ve bunu da makul karşılayarak dimdik gidiyorlardı idama.
Bizim generaller ihanet iddialarının soruşturulmasına bile katlanamıyorlar.
Hiç dokunmayacaksın, ne halt ederse etsinler her dem alkışlayacaksın.
Böyle bir demokrasi dünyanın neresinde var Sayın Kılıçdaroğlu?
Terörle mücadeleyi, millete yönelik faşizan tutumlara hiçbir zaman payanda yapamazsınız.
Operasyonda fazla PKK'lı öldürdü diye kaç general kaç subay yargılandı?
Dağdaki çatışmaların kanunu olmadığını polis de bilir asker de.
"Moralleri bozulanlar" çekilsinler ki er meydanını görelim.
Kanımızı iliğimizi kemiren kuşkulardan kurtulalım.
Ama koltuklarını muhafaza ediyorlarsa görevinin hakkını vermek zorundadırlar.
Polis de devamlı şehit veriyor.
Üstelik polisin duygusal durumu askerden de vahim sayılır.
Zira Allah'ın her günü BDP-PKK kitlelerinin küfür ve saldırılarıyla boğuşuyorlar.
Suç işlediğinde hem tutuklanıyor hem yargılanıyorlar.
Onların morali neden bozulmuyor?
Haddini aşmayıp ülke idaresine ve siyasete karışmıyor, ondan mı acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder