Batı’da mâneviyatın çığırından çıkmasına, ailenin parçalanmasına, bunalımın her kesimi kuşatmasına karşılık, diğer taraftan da olumlu bir gidişatın var olduğu, insanlık adına sevindirici.
Artık perdeler kalkıyor!
İslâm güneşinin bütün dünyayı ışıklandırmasına ve beşeri nurlandırmasına, özellikle Avrupa’ya yayılmasına mâni olan perdelerin, engellerin bir bir kalktığını görüyoruz. Bediüzzaman, tam bir asır sene önce bunun aklî delillerini, mantıkî belgelerini sunmuştu:
1- Bir kere ecnebîler, cehâlet içinde yüzüyordu.
2- Vahşî idi... Haçlı seferleri ve günümüzdeki işgalleri (Filistin, Irak, Afganistan…) vahşî Batı göstergesi...
3- Tahrif olmuş dinlerine karşı gösterdikleri taassupları. Ruhbanlar ne diyorsa, onun dışında araştırmaya, düşünmeye gitmiyorlardı.
4- Papazlar ve ruhânî liderlerin tahakkümleri. Bir Hristiyan veya Yahûdî, İslâmiyeti, yâni doğruyu, hakkı araştırmaya kalktığında onu aforoz etmeleri, dışlamaları... Başka bir dinî araştırmalarına mâni olmaları.
5- Ecnebîlerin de papaz ve ruhânî liderleri körü körüne taklit etmeleri.
7- Bizdeki baskı, istibdat; meseleleri zorla kabul ettirmek. Gerek şahsî dünyamızda, âile hayatımızda, gerekse idârî sistemimizde...
Bir de, şeriata aykırı olarak sergilediğimiz kötü ahlâk. İslâmiyetin güzel ahlâkını fiillerimizle göstermeyince ve ona muhâlif hareket edince, onlar da doğruyu, gerçeği bulamadı. Bir yerde, kötü ahlâkımız da, doğru İslâmiyetin yaşanmasına perde oldu.
8- Fen ve sosyal ilimlerin bazı meselelerinin, İslâm hakikatlerinin zahirine muhalif ve karşı olduğu tevehhümü, onların İslâmiyete girmesine mâni oldu.1
Bugün, iftiharla müşâhede ediyoruz ki, ecnebilerdeki taassup ve cehâlet kırıldı. Artık körü körüne papazları dinlemiyorlar. Hatta hiç dinlemiyorlar. Anlattıkları, akıllarını, vicdânlarını ve mantıklarını doyurmuyor. Ferd olarak da, gayet medenî ve hürriyetperverler.
Kur’ân, yâni İslâmiyet, değil fen ilimlerine muarız olmak, bilâkis ilimlerin pederi, reisi ve seyyididir. Bütün fenlerin temellerini İslâmiyette bulmak mümkün. Çünkü Kur’ân, “akıl etmemizi, araştırmamızı, düşünmemizi, tahkik etmemizi, her şeyi incelememizi” emreder. Fen dahil tüm ilimler, Esmâ-i Hüsna’ya dayanır. Böyle tavsiyeleri olan bir din, fen ve sosyal ilimlere nasıl karşı olabilir?
Bugün, bizdeki cehâlet, istibdat ve İslâm ahlâkına aykırı davranış ve hareketlerimizden başka hemen hemen bütün mâniler ortadan kalkmıştır. Ciddî olarak bir mâni kaldı... Onu da kaldırırsak, İslâm güneşinin önündeki perdeler tamamen kalkacak, insanlar onun nuruyla ve rahmetiyle kucaklaşacaklar, inşâallah
Dipnot:
1- Tarihçe-i Hayat, s. 80-82.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder