19 Temmuz 2011 Salı
ABD ve NATO ülkelerinin Afganistan'daki asker sayısı yaklaşık 200 bin. Bunlara Afganistan asker ve polis gücünü eklersek eder 500 bin. Ama tüm bunlar Taliban'ı yenmeye yetmiyor ve Taliban, Karzai'nin kardeşini öldürecek kadar güçlü. Irak'ta ise durum hiç de farklı değil. Günde ortalama 20-25 kişinin öldüğü bir ülke artık televizyon bültenlerinde ya da gazetelerde haber bile olmuyor. Olanlar da o gün ne kadar tartışma yaratırsa yaratsın hızla unutuluyor. Örneğin Irak'ta işgal süresince yüz binlerce insan ölmüş, bir milyon kadın dul kalmış, 4 milyon yetim çocuk perişan, binlerce aydın ve bilim adamı sokaklarda öldürülmüş ve ülkenin en önemli zenginliklerinden biri olan binlerce Hıristiyan öldürülmüş geri kalanlar da göçe zorlanmış. Irak ve Afganistan dışında sizlere günümüzden ve yakın geçmişimizden onlarca örnekler verebilirim. Şu anda Bakü ve çevresinde bir milyon Karabağlı Azeri, 19 yıldır yaşama mücadelesi veriyor. Gazze'de iki milyon insan 5 yıldır kuşatma ve İsrail saldırıları altında yaşamaya çalışıyor. Bosna ve Çeçen halklarının dramını insanlık asla unutmamalı. Türkiye'de ise askerler her öldürüldüğünde toplumsal bir dalga yaşanıyor. Oysa Türkiye'de PKK ile mücadelede şimdiye kadar 40 bin insan ölmüş. Bu ülkede sağ-sol çatışması, Sivas ve 1 Mayıs katliamları, Maraş ve Malatya provokasyonları ve daha neler yaşandı. 1974'ü baz alırsak Kıbrıs 37 yıldır Türkiye'nin gündeminde.
Peki WikiLeaks'i hatırlayan var mı?
Hani 8 ay önce açıklandığında Türkiye ve dünyayı sarsan şu bildik belgeler. Hatırlıyorum da 'Bu belgeler içinde İsrail'i ilgilendiren hiçbir şey yok'' dediğimde İsrail sevdalıları hemen savunma pozisyonuna geçip 'Bekle göreceksin'' demişti. Aynı suçlamalarla karşılaşan Assange ise '5-6 ay sonra İsrail belgelerini de açıklayacağım'' demişti. Oysa 8 ay geçti ama İsrail'i sarsacak hiçbir belge yayınlanmadı ve farkındaysanız WikiLeaks ve Assange'ı hatırlayan bile yok artık.
Her şeyi unutuyoruz, unutmamız isteniyor ve unutturuluyoruz. Sonra da her şeyi kanıksıyoruz, kanıksattırılıyoruz. Yani her şeye alışıyoruz, alıştırılıyoruz. Sonra da her yalana kolay inanıyor ve ona kolay teslim oluyoruz, teslim alınıyoruz. Kolay teslim olan ve alınanlar her şeylerini satışa çıkarıyor, ilkesizleşiyor ve garip davranmayı bir alışkanlık haline getiriyorlar. Bunların bazıları da yalaka oluyor, fırıldak gibi dönekleşiyor, ruhlarını sattıkları gibi dostluklarını da satışa çıkarıyor, vefasızlaşıyor, gammazlıyor ve en tehlikelisi bağnaz bir egoist oluyorlar.
Unutkanlık işte böylesi tehlikeli bir şey. Onun için yaşama dair bir idealiniz ve özleminiz varsa unutkanlık deyip geçmeyim. Bunu asla unutmayın ve yalan söyleyerek sizi aldatmaya uğraşanları hep hatırlayın. Unutmayın ki hafıza denilen yetenek bunun için biz insanlara verilmiştir. Yeter ki kullanalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder