21 Temmuz 2010 Çarşamba

Ağlamak güzeldir de!

faltayli@htgazete.com.tr

21 Temmuz 2010 Çarşamba
 

BAŞBAKAN Erdoğan dünkü grup toplantısında 12 Eylül’ün yaşattığı acıları hatırlatarak Anayasa değişikliğini savundu.
Verdiği örnekler ilginçti.
Darbe sonrası asılan iki farklı uçtan iki ayrı ismi hatırlattı.
Bunlardan biri Mustafa Pehlivanoğlu’ydu.
Evren Paşa’yı “ressam” zanneden genç okur, Pehlivanoğlu’nu hiç hatırlamaz.
Mustafa Pehlivanoğlu, Balgat Katliamı diye bilinen olayın sanığıydı.
Kahvehane basıp 3 solcuyu öldürdüğü için yakalandı. Yargılandı.
Cezaevinden kaçtı.
Tekrar yakalandı.
Darbe sonrası idam edildi.
Necdet Adalı ise tam aksi taraftandı.
Dev-Lis üyesiydi. O da bir cinayet suçlamasıyla yakalandı. Cezaevinde yattığı koğuşta bir firar eylemi oldu. O, “Nasıl olsa suçsuzum. Ortaya çıkacaktır suçsuzluğum” diyerek firar etmedi.
Darbe sonrasında ise idam edildi. Mahkeme başkanı bile suçsuz olduğunu düşünüyordu ve bu yüzden askeri hâkimliği bıraktı.
Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamının, Necdet Adalı’nın idamındaki ayıbı örtmeye yönelik olduğu söylendi o günlerde.
Bilmem doğru bilmem yanlış.
Başbakan Erdoğan, Mustafa Pehlivanoğlu’nun yazdığı mektuptaki dini vurguları okurken gözyaşlarına boğuldu.
Tabii onu dinleyenler de.
Başbakan’ın konuşmasını dinleyince sanki “idam cezasının kaldırılmasına yönelik” bir referandum varmış hissine kapıldım. Oysa bu çoktan kaldırıldı.
Hukuksuzluğa ağlamak iyi hoş, hep beraber ağlayalım da, 12 Eylül öncesini de unutmayalım.
Her gün karşılıklı kurşunlarla öldürülen ortalama 20 kişi vardı.
Onlar için kim ağlayacak?

Kenan Evren’den hesap sorulmasını isteyen kim?

ANAYASA değişikliği propagandası "12 Eylül hesaplaşması" üzerinden yapılacak. Belli oldu.
"Kenan Evren yargı önünde hesap verecek" diyor bazıları.
Merak ettim, bunun toplumsal bir karşılığı var mı diye.
12 Eylül öncesini, 12 Eylül'ü ve sonrasını yaşamış olanlara sordum.
İlginçtir, sıradan Türk vatandaşının Kenan Evren'den hesap sorulması gibi bir arzusu, beklentisi yok.
Anayasa'ya "daha fazla özgürlük" düşüncesiyle "evet" diyecek olanlarda da böyle bir beklenti, arzu yok.
Hatta Anayasa değişikliği referandumunda "hayır" demeyi düşünenlerin Kenan Evren'e yönelik öfkeleri, "evet" diyecek olanlardan çok daha fazla.
Hele hele AKP tabanı diyebileceğimiz kişilerde böyle bir beklenti hiç yok.
Çünkü 12 Eylül darbesinden en az zarar gören kesim bu.
Başbakan'ın 12 Eylül üzerinden "evet" arayışını bu yüzden ilginç buluyorum.
Herhalde çantada olmayan kekliklerin peşinde.

Bu nasıl kelime

AÇILIM için gelen PKK'lıların "kapanım" sonrası Kuzey Irak'a legal veya illegal yoldan dönmeleri üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin bir değerlendirmede bulundu.
Değerlendirmenin özüne girmeyeceğim.
Ama Ergin'in bir cümlesi çok garibime gitti.
Ergin, geri dönenler için, "Keşke
kalıp sürece destek verselerdi arkadaşlarımız" dedi.
"Arkadaşlarımız" kelimesine doğrusu şaşırdım.
Bunu söyleyen bir başkası olsa, hele hele bu kelime bir dinlemeye takılsa, neler olurdu merak ediyorum.
Sadullah Ergin'in elbette bunu kötü bir niyetle söylemediğinden eminim.
Ama yine de biraz garip değil mi?

TSK'nın düştüğü durumdan memnun musunuz!

ACABA memnunlar mı?
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bu hale getirenler, bütün dengesini şaşırtanlar sonuçtan memnun mudur dersiniz!
Dün bir karakola saldırıyor teröristler. Ajanslar 6 şehidimiz var diyor. PKK ise 30 kişiyi öldürdük diye bilindik abartılı açıklamalarından birini yapıyor.
Genelkurmay'dan öğleden sonra geç saatlere kadar açıklama yok.
Çünkü öylesine korku, öylesine paranoya dolular ki, açıklama bile yapamıyorlar, her şeyden emin olmadan.
TSK mensupları, PKK ile işbirliğiyle suçlanıyor. Ona karşı bile sert, tepkili bir açıklama yok. "Soruşturuyoruz" demekle yetiniyorlar.
Belli ki, TSK sarsılıyor.
Psikolojik asimetrik savaş hedefine ulaşmış.
Müthiş bir güvensizlik.
"İçimizde hain yok" dese, ya yarın birileri tersini kanıtlayacak bir şey sunarsa.
"6 şehidimiz" var açıklaması yapsa, ya yarın bir gazetede bunu yalanlayacak bir fotoğraf yayınlanırsa.
Çok belli ki, şaşkınlar, ürkekler, güvensizler.
İçlerinde kim neye hizmet ediyor, emin olamıyorlar.
Dışarı neler sızıyor, bilemiyorlar.
Belli ki, artık birbirlerine bile güvenleri kalmamış.
Belli ki TSK son birkaç yüzyılın en sıkıntılı, en buhranlı, en karanlık günlerini yaşıyor.
Asimetrik psikolojik savaşın amacı bu idiyse, başarıya ulaşmış görünüyor.
Ve biz bu ordudan terörle mücadele bekliyoruz.
Hem de bu moralle.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Bir kadına kendimizi beğendirmenin tek yolu, parayı denize atmak olmadığı zaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder