21 Temmuz 2010 Çarşamba

Kadınlarla...

2005 yılında, Başbakan Erdoğan ilk defa...
2005 yılında, Başbakan Erdoğan ilk defa "Kürt sorunu vardır" açıklaması yaptığında ben sorunun "etnik" boyutta tanımlanmasına karşı çıkmış, "Tayyip Bey, kendisi olsun yeter" diye yazmış ve "Kadınların öncülüğünde yürütülecek bir şefkat harekatı"nın gerekliliğine vurgu yapmıştım.
Ben şöyle düşünüyordum:
Sayın Emine Erdoğan'ın da sembolik olarak öncülük edeceği ve AK Parti Kadın Kolları'nın üstleneceği bir şefkat harekatı. Yani ne? Her ailenin Doğu-Güneydoğu'da bir kardeş aile edinmesi ve onlarla, sıcak bir dostluk gerçekleştirmesi. Çocukları kendi çocukları gibi bilmesi ve ilgilenmesi...
Hatta "Gerekirse şalvar giyip köylere ulaşılmalı..." gibi şeyler yazmıştım.
"Parti liderlerinin eşleri birlikte çalışabilirler" diye yazmıştım. (Şimdi benzeri bir harekata Sayın Cumhurbaşkanı'nın eşleri de katılabilir.)
Uçuk görüşler miydi?
Ama içine evlat kanı karışmış bu mesele, böyle bir görüşle uçuk ama bir görüşle her türlü normali zorlayan tavırlarla hal yoluna girebilirdi.
Aydınlarla görüşüldü, siyasilerle görüşüldü, "açılım" oldu, şu oldu bu oldu ama Başbakan sonunda kadınlarla görüştü...
Ve dendi ki:
-Keşke yola kadınlarla görüşerek çıkılsaydı.
Çünkü çocukların elinde öldürücü silahlar vardı, çocuklar birbirini öldürüyordu ve "anaların ağlamaması" için anaların yollara çıkması ve silah sesini durdurması gerekiyordu.
Analar ağladılar, ağladılar, sonra politize oldular, sonra PKK gösterilerinde rol aldılar vs...
Şimdi politize olmuş analar ne yaparlar bilmem...
Ama gene de onların yüreklerine ulaşmaktan ve o yürekleri harekete geçirmekten başka çare yok.
Başbakan'ın hitap ettiği kadınlar, genelde sivil toplum örgütü temsilcileri...
Belli ki Başbakan'ın konuşmasından etkilenmiş bulunuyorlar.
Ama bu etkileniş, kadınlar adına bir "eylem"e dönüşür mü? Bence zor.
Başbakan'ın bugüne kadar "açılım" çerçevesinde yaptığı görüşmeler de, sadece olumlu bir kamuoyu oluşturma imkanı sağlıyor.
Diyelim sanatçılarla görüşüldü, görüşmeden sonra olumlu izlenimler oluştu, sonra sürece bir "sanatçı katkısı" oldu mu? Olmadı.
Başbakan'ın kadınlarla görüşmesi, sonuçta sürece sadece "kadın yüzü"nün katılmasıyla bitmemeli diye düşünüyorum.
Bence iktidarın yapması gereken iş "Nasıl bir anne harekatı" sorusunun cevabını bulmak. "Kadınlar ne yapmalı" sorusunun cevabı...
PKK, halkta bir ayrışma duygusu oluşturmak istiyor ve halk üzerinde çalışıyor.
Çocuklar üzerine oynuyor, kadınlar üzerine oynuyor.
Dünyaya "Bakın işte Kürt kadınları ve çocuklar sokakta, iş sadece bir silahlı eylem işi değil" mesajı vermeye çalışıyor.
Bunda bir ölçüde başarılı da olduğu için, medyaya "ayrılmayı tartışalım" cümleleri dökülmeye başladı.
Bu görüntüyü bozan tek şey diyelim Ramazan veya Kurban bayramlarında, yardım kuruluşlarının organizesi ile Türkiye'nin başka bölgelerinden baba, anne, çocuklardan oluşan kafilelerin Doğu-Güneydoğu'ya gelmeleri, köylere kadar uzanan ziyaretlerde bulunmaları, "kardeş aileler" oluşması ve öğrenciler için düzenlenen "gönül köprüleri"dir.
Ben, yardım kuruluşlarının mütevazı imkanlarıyla gerçekleştirdikleri bu "gönül köprüleri"nin, AK Parti'nin, tüm ülkede gerçekleştirdiği büyük organizasyon ağı ile çok daha etkili bir şekilde yapılabileceğini düşünüyorum. AK Parti bunu, hem parti gücü ile ama hem de parti damgası vurmadan, sırf "memleket meselesi" ekseninde yapmayı başarabilirse, aynı siyasi kanaatte olmayan kadın örgütlerinin de birlikte çalışması mümkün olabilir.
AK Parti'nin kadın milletvekillerinin bunu başarabileceklerini ve gerçekleşmesi halinde Türkiye'ye, Türk'e Kürt'e, analara, çocuklara bir hayat bahşedeceklerini düşünüyorum. Emeği geçenleri yürekten alkışlayacağımı şimdiden bildiriyorum.
BUGÜN'ün hakkı
Farkında olmalısınız gazeteniz BUGÜN, haberleriyle, en çok atıfta bulunulan gazetelerden birisi haline gelmiş bulunuyor. Şu birkaç gün içinde, Bugün'e atıfta bulunmayan yazılı ve görsel medya bulmak mümkün değil. Diyebilirim ki, şayet güne BUGÜN okumadan başlamışsanız, Türkiye-dünya gerçeklerini yeterince öğrenmiş sayılmazsınız.
Şu birkaç gün dedimse, aktüeli ifade etmek için kullandım o ifadeyi, gerçekte, uzunca bir süredir gazeteniz BUGÜN, haberleriyle kendisinden söz ettiriyor.
Bu, Erhan Başyurt'un yönetimindeki merkez kadronun, haber merkezinin, yazı işlerinin, Adem Yavuz Arslan'ın başkanlığındaki Ankara Bürosu'nun ahenkli çalışmasının ürünü. Habere ulaşılıyor, haber değerlendirmesi sağlıklı yapılıyor ve sonuç, gazetenin yüzüne en vurucu biçimde yansıyor.
Eminim ki BUGÜN, her geçen gün daha çok fark edilecek. BUGÜN'de yazıyor olmaktan mutluyum. BUGÜN'ün tüm yazı işleri kadrosunu kutluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder