20 Temmuz 2010 Salı

Hiç tatmin edici değil kumandan

İDDİA şu:

2007 yılında PKK’lılar kıstırılmış, “Heron”la zayiat verdiriliyor.


İşte tam bu sırada...

Bir “Üsteğmen”, bir “Yarbay”ı arıyor.

Diyor ki:

“Kendi adamlarım çok zayiat veriyor. Ya koordinatları değiştirin ya da Heron’u düşürün.”

Üsteğmen, “Kendi adamlarım” diye PKK’lıları mı kastediyor, yoksa PKK içine yerleştirilen ajanları mı kastediyor, belli değil.

* * *

“Yarbay”ın cevabı ise “Bir çaresine bakarız” oluyor.

Bu görüşmenin MİT tarafından kaydedildiği ve askeri yetkililere iletildiği söyleniyor.

6 gündür süren suskunluğun ardından Genelkurmay kaynakları, Hürriyet Ankara Temsilcisi Metehan Demir’e bir açıklama yaptılar.

Ayrıntılar bugünkü Hürriyet’te var.

Genelkurmay kaynaklarının söylediği özetle şu:

“Soruşturuluyor... Soruşturma uzadı çünkü yetki kargaşası çıktı.”

* * *

Herhangi bir “ordu” hakkında “düşmanla işbirliği yapıyor” iması taşıyan herhangi bir iddia ortaya atıldığında...

O “ordu”nun ortalığı ayağa kaldırması gerekir.

Oysa Genelkurmay kaynakları, 6 günlük suskunluğun ardından sadece “Konuyu üç yıldır soruşturuyoruz” diyebiliyor, ötesi yok.

Buradan Genelkurmay’a sesleniyorum:

“Islak imza” dendi, ortalığı ayağa kaldırdınız. “Paşalara gözaltı” dendi, tepki koydunuz. “Dağlıca baskınında soru işaretleri” dendi, iddialara kapsamlı yanıtlar vermeye çalıştınız.

Ama bunlardan çok daha önemli ve çok daha vahim bir iddia ortaya atıldığı halde...

Tatmin edici ve kapsamlı bir açıklama yapmıyorsunuz.

Lütfen şu meseleyi tam olarak açıklığa kavuşturun.

Yoksa “Orduyu yıpratmaya çalışıyorlar” diye yakınmanızın bir anlamı kalmayacak.

Kim konuşunca nereye yazıyor

- AKİF BEKİ: Konuşunca CHP’ye yazıyor.

- FAZIL SAY: Konuşunca AK Parti’ye yazıyor.

- BEDRİ BAYKAM: Konuşunca muhafazakâr kesim güçleniyor.

- ŞAMİL TAYYAR: Konuşunca Ergenekon’dan içeri tıkılanlar mazlumlaşıyor.

- EMRE AKÖZ: Konuşunca “hayır” oyları yükseliyor.

- OSMAN PAMUKOĞLU: Konuşunca cepheleşme artıyor.

- MUSTAFA KARAHASANOĞLU: Konuşunca dinden uzaklaştırıyor.

Öğrendim ki

- Her zaman meydana çıkana değil, bazen de meydandan kaçana yiğit denirmiş.

- Başarıları herkes tarafından kabul edilen insanlar, kurdukları ilişkilerde “kıskanılma payı”nı mutlaka gözetmeliymiş.

- Edep en iyi edepsizden öğrenilirmiş.

- İyi bir film için bir silah ve bir kadın yetip de artabilirmiş.

- Espri ve ince alay, zeki insanların kafasızlar karşısında sığınabileceği son sığınakmış.

- Kibirliye kibir göstermek sadakaymış.

- Su insanı boğar, ateş de yakarmış.

Vahşi rekabet yazılı basında

ESKİDEN sadece televizyonda vardı vahşi rekabet.

Acımasız patron ya da patron temsilcisi, elindeki “reyting sıralaması”nı zavallı programcının yüzüne çarptı mıydı akan sular dururdu.

“Reyting” konuştu muydu, diğer bütün sesler susardı.

Yazılı basında ise işler tıkırındaydı.

“Reyting” türü bir veri ortada olmadığından yüze sallanacak bir liste de yoktu... Dolayısıyla vahşet de...

Köşe yazarları acayip rahattı.

Beş günlük yazıyı bir günde yazmak ya da “okunma kaygısı” falan duymadan takılıp gitmek... Güllük gülistanlık bir sistem yani...

* * *

Ama işte bu devir de bitti...

Televizyonda “izlenmek” ne ise gazetede “konuşturmak” o oldu.

Elde bir veri de var artık: “İnternette tıklanma oranı”.

Ayrıca...

“Yazıyla dikkat çekme çıtası” her geçen gün daha da yükselmeye başladı.

Magazin sayfalarından her gün vahşi rekabetin çatırtıları geliyor.

Eskiden sadece bir gazetenin ekinde mahcup bir şekilde yer alan “Kent Fısıltıları”, şimdi bütün gazetelerde...

Köşe yazarları, olayların bir numaralı kahramanı haline geldi.

* * *

İşin garip tarafı şu:

Bu hengâmede bazı meslek büyüklerimiz, hiçbir şey olmamış ya da olmuyormuş gibi yapıyorlar.

Oysa biraz “rahatı kaçan ağaç” haline gelmeleri gerekiyor.

Davutoğlu’nun kızının adı neden Meymune

DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, kızını evlendirdi. Allah mesut bahtiyar etsin.

Düğünden kalan soru işareti ise şu oldu:

“Davutoğlu’nun kızının adı Meymune imiş... Bu isim nereden çıkmış olabilir?”.

Anlatayım:

Meymune ismi, Kübra gibi, Büşra gibi İslami kesimde yaygınlık kazanmış bir isim değil.

Ama “Hz. Meymune”yi herkes bilir. Hz. Muhammed’in son eşinin adıdır Meymune...

Bereketli, uğurlu anlamındadır.

Davutoğlu’nun diğer kızının adı ise “Sefure”. Zarif, güzel, ince anlamında...

Şimdi gelelim bu isimlerin nereden geldiğine:

Faruk Bildirici’nin yaptığı çalışmadan öğrendiğimize göre...

Ahmet Davutoğlu, dört yaşındayken öz annesini kaybetmiş. Babası yeniden evlenmiş ve Davutoğlu babasının yeni eşini “anne” olarak benimsemiş.

Davutoğlu’nun eşi Sare Hanım, iki kızına Ahmet Bey’in annelerinin adlarını vermiş.

Yani...

Davutoğlu’nun öz annesinin adı “Meymune” ile üvey annesinin adı “Sefure”yi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder