Balyoz sanıklarının ikinci defa topluca tahliyesini ise, 9. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Yılmaz Alp sağladı. Sanıklar, onun nöbeti sırasında müracaat ettiler; ilk başta 6 kişi (1 Nisan 2010), bilahare 12 kişi (23 Haziran 2010) serbest kaldı.
Hepimiz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile hükûmet arasındaki gerginliği hatırlıyoruz. O zamanlar basına, HSYK'nın hâkim ve savcıları seçerken, Ergenekon davalarını etkilemeye çalıştığı iddiaları yansımıştı. Hatta atamaları engellemek amacıyla bazen müsteşar toplantıya dahi katılmamıştı. Hükûmet bir noktaya kadar direnebildi. Güz kararnamesi tartışmalar içinde çıktı. Topluca tahliye kararlarını veren Oktay Kuban'ın 12. Ağır Ceza'ya ve Yılmaz Alp'in 9. Ağır Ceza'ya 25 Ekim 2009'da güz kararnamesiyle atandığını hatırlatmakla yetineceğiz.
İstanbul'da 6 adet Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi var. Bunların başkanları hariç üyeleri (28 civarında hâkim) haftada bir nöbete kalıyor; tahliye ve tutuklama taleplerini değerlendiriyor. Bunların kararlarına itiraz, nöbetçi hâkimin bağlı olduğu ağır ceza mahkemesine yapılıyor. Heyet, kararı veren nöbetçi hâkimin katılmadığı bir toplantıda itirazı değerlendiriyor. Mahkeme, -son Balyoz davası bunun örneğidir- iddianameyi kabul ettikten sonra, artık nöbetçi hâkime müracaat imkânı ortadan kalkıyor; tutukluluk haline itiraz doğrudan mahkeme heyetine yapılıyor.
Görüldüğü gibi, tutuklama kararını veren tek bir hâkim değil ve davalar çok sayıda mahkemeye dağıtılmış durumda. Hâlâ Ergenekon meselesini, hükûmetin "muhaliflerini tasfiye işlemi" gibi değerlendirenler varsa, onları aydınlatmak üzere bunları yazdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder