arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr
Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında, 12 Eylül sonrası idam edilen ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesine yazdığı son mektubu okurken ağlar gibi yaptı, böylece ne kadar duygulandığını göstermeye çalıştı. Aslında onun hedefi, siyasi bilince sahip ülkücüler değil, bu yapmacık tavırlardan birkaç saniye sonra kendisinin de söylediği gibi “kadınlar”ın referandumda “evet” oyu kullanmasıdır.
Kısacası Erdoğan, kadınların bilinçaltına hitap edecek bir oyun kurguladı ve rolünü iyi oynadı!
***
Erdoğan, Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okurken bir cümleyi atladı. Okurlarımızdan Kaan Gümüşel atlanan bölümü hatırlattı. Tayyip Erdoğan, mektuptaki ifadelerden, sadece “Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır” sözünü okumadı!
Gümüşel diyor ki “Acaba bunun sebebi, Erdoğan’ın Türk Milliyetçiliğine olan yaklaşımı mı yoksa Kürt kökenli vatandaşların oyunu kaybetmekten korkması mı?”
Bir defa Erdoğan, Türk kavramını millet adı olarak kabul etmiyor, yerine BDP’nin talep ettiği ve en son grup konuşmasında Gülten Kışanak’ın da kullandığı gibi “Türkiyeli” kimliğini getirmek istiyor.
Hatta TESEV’in son raporunda olduğu gibi Türk lafzını Anayasa’dan, kanunlardan, okullardan tamamen çıkarmak istiyorlar.
Kısacası Erdoğan, kadınların bilinçaltına hitap edecek bir oyun kurguladı ve rolünü iyi oynadı!
***
Erdoğan, Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okurken bir cümleyi atladı. Okurlarımızdan Kaan Gümüşel atlanan bölümü hatırlattı. Tayyip Erdoğan, mektuptaki ifadelerden, sadece “Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır” sözünü okumadı!
Gümüşel diyor ki “Acaba bunun sebebi, Erdoğan’ın Türk Milliyetçiliğine olan yaklaşımı mı yoksa Kürt kökenli vatandaşların oyunu kaybetmekten korkması mı?”
Bir defa Erdoğan, Türk kavramını millet adı olarak kabul etmiyor, yerine BDP’nin talep ettiği ve en son grup konuşmasında Gülten Kışanak’ın da kullandığı gibi “Türkiyeli” kimliğini getirmek istiyor.
Hatta TESEV’in son raporunda olduğu gibi Türk lafzını Anayasa’dan, kanunlardan, okullardan tamamen çıkarmak istiyorlar.
Zaten AKP grup başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyecek” demişti.
Böyle zihniyete sahip insanların, Türk Milleti uğruna idam edilmiş bir ülkücünün mektubunu bile kendi lehlerine yorumlamaya çalışması, insanlık adına utanç vericidir!
***
Bir defa, Anayasa değişiklikleri ile geçici 15’inci maddenin kaldırılması, Türkiye’de hiçbir değişikliğin yolunu açmayacaktır. Sadece, artık gereksiz olan bir madde, Anayasa metninden çıkarılmış olacaktır. Bu madde, “12 Eylül’ü yapan generaller yargılanamaz” diyor.
Peki “evet” çıkarsa yargılanacak mı?
Yargılanacak diyen yalancıdır, düzenbazdır, sahtekârdır, siyasi dolandırıcıdır. Çünkü hem dava zamanaşımı, hem ceza zamanaşımı dolmuştur. Zamanaşımı dolunca bu generallerin veya diğer kadrolarda bulunanların hiçbiri yargılanamaz. Yeni çıkan kanunlar geçmişe etkili olmaz. Bu kural ceza hukukunun evrensel ilkelerinden biridir ve kimsenin gücü bunu değiştirmeye yetmez.
Buna rağmen aynı soru yöneltildiğinde, üst düzey AKP’liler, “yargılanacak” diyemiyor ama “yargılanamayacak” diye gerçeği de söylemiyorlar.
Tayyip Erdoğan ise idam edilen bir ülkücünün son mektubunu çarpıtarak okumak suretiyle kadınların annelik duygusunu harekete geçirmeye çalışıyor!
***
Okurlarımızdan Fırat Erkut da “12 eylül darbesinden itibaren önlerindeki tüm engeller kaldırılan bir siyasi akımın temsilcisinin, 30 sene sonra çıkıp 12 Eylül mağdurları üzerinden siyasi çıkar elde etmeye çalışması çok acıtıcı” diyor.
Ben de yöntemi “siyasi dolandırıcılık” olarak adlandırıyorum ama bu kelimelerin yetersiz kaldığının farkındayım.
ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesinin, dolayısıyla Kenan Evren’in siyasi ürünü olan bugünkü AKP kadrosunun, gerçekleri bu kadar çarpıtmasına şaşırmıyorum.
Fakat bir ülkücünün idamının, 30 yıl sonra, Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan tamamen çıkarılmasını sağlayacak bir Anayasa değişikliğine malzeme yapılmasından tiksiniyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder