Neredeyse tüm gazeteler önceki gün manşetlerinde Başbakan Erdoğan’ın ’ın Meclis’te gözyaşları içinde yaptığı konuşmayı vermişti. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin astığı ilk 4 genci partisinin grup toplantısında gündeme getiren Başbakan, “İşte bunlar için anayasa değişikliklerine evet demeliyiz” diyordu. Normal şartlarda gencecik insanların, suçları ne olursa olsun, idam edilmelerine kimse razı gelemez. Bir insanın ölümünden kimse haz duyamaz (!).
Bugün elinde mektup gözyaşlarını tutamayarak konuşan Başbakan Erdoğan; o tarihlerde henüz sadece Recep Tayyip Erdoğan iken acaba ne yapıyordu? Peş peşe idamlar yaşanırken ne düşünüyordu, karşı çıkıyor muydu, tepki gösteriyor muydu? Onu bilmem ama bağlı bulunduğu siyasi görüş o tarihlerde bırakın idamlara karşı çıkmayı; gelişmelere adeta alkış tutuyordu. Niçin mi? Çünkü kuzeyden kızıl bir tehdit gelecek; Allahsız, dinsiz komünistler milletin dinine el uzatacak yalanına öyle inandırmıştılar ki kendilerini; asılan her gence avuçları patlarcasına alkış tutuyorlardı. Bunun yanında Türk-İslam sentezini birleştirerek adına ülkücü hareket diyen sağcı gençlerin de asılması aynı şekilde mutlu ediyordu onları.
Çünkü ümmetçilik hiçbir ırkı kabul etmezdi... Yani lafın kısası o görüşün tabanı, sol ya da sağ hangi ideolojiden olursa olsun gençlerin idamına alkış tutuyordu.
Ve darbenin ardından darbe hükümetince oluşturulan 82 anayasasına o dönemde; şimdiki AKP tabanında olan hiç kimse hayır dememişti.
Gelelim göz yaşlarına... Birileri yine mazlum moduna girdi. Referandum yakın ya... Aklıma bir anda tiyatrocuların sahip olduğu o istediği anda ağlayabilme yetisi geldi. Zaten siyasetçilerde de böyle bir yeti olmazsa olmaz. O kadar racon başka türlü nasıl kesilir. Ben böyle ağlayabilen bir İbrahim Tatlıses’i bir de Başbakan’ı gördüm vallahi de billahi de helal.
Referandumun ardından güler mi bilemem ama, genel seçimler de bir hayli yaklaştı. Yeni bir nedenle ağlayacağına bahse girerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder