19 Eylül 2010 Pazar

BDP’nin dediği doğruysa

Hakkari’deki alçak mayın saldırısından sonra PKK açıklama yaptı: “Bu bir kontra eylemidir.”
BDP Genel Başkanı ise bunun bir Ergenekon/Kontgerilla eylemi olduğunu açıkladı.
BDP’nin açıklaması PKK ile aynı.
Başka türlü olması da mümkün değil zaten.
BDP Genel Başkanı Demirtaş, bu menfur eylemden önce Hükümet üyeleriyle gizli bir görüşme yapacaklarına göndermede bulunarak, “Telefonlarımızı kim dinliyorsa eylemi yapanlar da onlar” demeye getirdi. “Bu bir provokasyondur. Barışa yönelik bir provokasyon.”
Mealen söyledikleri bunlar BDP Eş Başkanının. Velev ki dedikleri doğru olsun.
Bu durumda PKK’nın barışa tuzak kurmak isteyenlerin oyununa gelmemesi beklenmez mi?
“Madem siz tekrar silaha sarılarak kan dökmemizi istiyorsunuz, barış çabalarına mayın döşeyerek daha çok kan aksın istiyorsunuz, sizi tekrar sahneye sürüp kendi iktidarlarınızı sürdürmek istiyorsunuz, o zaman biz de size inat ateşkesi kalıcı hale getirme kararı alıyoruz, silahlı güçlerimizi sınır dışına çekiyoruz!”
Bunu demeyen bir PKK’nın veya her seferinde Kontgerilla/JİTEM eleştirisi yaparak ucuzculuğa kaçan BDP’nin inandırıcılığı olabilir mi?

20 Ağustos’tan sonra Hükümetin hiçbir girişimde bulunmadığı veya Başbakanın hiçbir açıklamada bulunmadığı gerekçesinin arkasına sığınarak tekrar silaha sarılan PKK’nın ve bu süreci haklı gösteren BDP’nin “derin operasyonun bir parçası” olduğu sonucu ortaya çıkmaz mı?
Oyunu bozmak varken oyuna gelinip gelinmeyeceğini göreceğiz.
Bakalım iddialarıyla ne kadar tutarlı bir duruş içinde olacaklar.
Ben öngörümü şimdiden söyleyeyim: PKK, devletin/hükümetin ateşkes çağrısına olumlu yanıt vermediğini iddia ederek tekrar şiddeti tırmandıracaktır. BDP ise bu sürecin sorumlusu olarak AK Parti’yi suçlamaya devam edecektir.
Kürtlerin asıl sorması gereken şu soru ise kurşun seslerinin doğuracağı öfke ortamında yanıtsız kalacaktır:
Madem Ergenekoncu güçler çatışma sürsün istiyor, o halde onların istediği doğrultuda hareket etmek, onların oyununa gelmek hangi akla ve kime hizmettir?
Savaş tanrılarını sevindirenlere bin lanet olsun!

 PKK yapmış olamaz mı?
BDP, “Hayır!” diyor. Peki nerden biliyor bunu?
Diyelim ki PKK (iddiaya göre, içlerinde ihbarcılar olduğu gerekçesiyle) bu eylemi üstlenseydi, bu durumda BDP, PKK’yı eleştirme cesaretini gösterebilecek miydi?
Batman’da Özdemir kardeşler PKK’nın döşediği mayınlara basarak yaşamlarını yitirdiklerinde BDP ne söyle(yebil)di?
Kendi partilerinde Genel Başkan Yardımcılığı ve üst düzey yöneticilik yapmış Hikmet Fidan Diyarbakır’da öldürüldüğünde bırakınız sıkılan kurşunların hesabını sormayı, cenazeyi İzmir’e götürecek bir aracın temininde bile yardımcı olmadıkları herkesçe biliniyor.
BDP sadece kendine demokrat ve yalnızca kendisi için özgürlük isteyen bir parti.
Daha dün referandumda evet oyu vereceklerini açıklayan STK temsilcilerini kaba bir dille tehdit eden BDP’nin sahiden demokrat olduğuna kimse beni inandıramaz. BDP’nin resmi/başat dili, aba altında sopa gösteren bir dil. Silahlı güçlerin gölgesine sığınan tekçi ve otoriter bir dil.
Bölgede hem “derin güçler”in, hem de PKK’nın kimi eylemleri birbirlerinin üstüne attıkları biliniyor. Bilinen örnekleri sıralamaya gerek yok.
Düşündürücü olan, BDP’nin, PKK açıklamasını yeterli kanıt görerek Hükümete yüklenmesi.
Bana öyle geliyor ki, BDP, tekrar silaha sarılacağını bildiği PKK’nın tavrını önceden haklılaştırmak istiyor.
Diyeceklerini şimdiden söyleyeyim: Eylemsizlik sürecinde askeri operasyonlar devam etti, boykotçu Hakkari halkına gözdağı verilmek istendi, Hükümet ateşkesi kalıcılaştıracak hiçbir somut adım atmadı vs...
Burnuma rahatsız edici kokular geliyor.
Oyun içinde örülmüş oyunlar...

‘Tecavüz sahnesi’ne dair bir soru
“Fatmagül’ün Suçu Ne?” filmindeki tecavüz sahnesi günlerdir konuşuluyor.
Adana’nın değerli Valisi İlhan Atış’ın cep telefonuma gönderdiği konuyla ilgili sorusunu izin alarak aktarıyorum:
“Bir tecavüz sahnesine milyonlarca insanın kilitlenmesi neyin göstergesi?”
Bu anlamlı soru üzerinde düşünmeye ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder