Hakkâri'nin Geçitli köyü yakınlarında meydana gelen mayın patlaması, gene kafaları karıştırdı. Normal bir ülkede, herkes, ağız birliği etmişçesine, "Eylemin sahibi PKK" derdi. Ama şimdi farklı sesler çıkıyor. Çünkü Türkiye, geçmişte, buna benzer çok sayıda provokasyonla karşı karşıya kaldı. Bu yüzden bir türlü emin olamıyoruz. Her şeyden önce, 20 Eylül'e kadar devam edecek bir eylemsizlik kararı varken, neden birdenbire yola mayın döşenerek 3'ü çocuk 9 sivilin ölmesine meydan verilsin? "PKK, Geçitli köylülerini cezalandırmak istedi" deseniz, o da değil. Köy, boykota iştirak etmiş. Anadolu Ajansı "Derin PKK"dan söz ediyor. Mayını, Murat Karayılan ile rekabet eden sertlik yanlısı Fehman Hüseyin'in adamı Bedirhan Abo patlatmış. Bu ihtimal doğruysa, eylem Apo'ya rağmen gerçekleştirilmiş demek. Peki "Derin PKK'yı" birileri kullanmış olabilir mi? Ve bu tez ne ölçüde doğru?
Patlamadan sonra, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak'ın, Cemil Çiçek ve Sadullah Ergin'le randevuları olduğunu öğrendik. Tabii kanlı eylem yüzünden randevu iptal edildi. Eylem "Derin PKK"nın eseriyse, randevu niçin iptal ediliyor?
Türkiye, benzer provokasyonlar yaşadı.
Birliklerine teslim olmaya giden 33 er, Mayıs 1993'te saldırıya uğradı ve şehit edildi. Daha sonra, bunun Şemdin Sakık'ın talimatıyla gerçekleştiği, ama PKK'ya "Sizi vurmaya özel bir birlik geliyor" bilgisinin verildiği anlaşıldı. 1993'te, barışa açılan kapılar aralanmıştı. Tabii 33 erin katliamından sonra, bu defter uzun süre açılmamak üzere kapandı.
2005'te, Hakkâri'de peş peşe bombalar patlıyordu. Bu süreç, Şemdinli'de "iyi çocuklar" iş üzerinde yakalanınca, birdenbire sona ermemiş miydi?
2007'de Başbakan Tayyip Erdoğan, uzun ısrarlardan sonra Ahmet Türk'e randevu vermişti. 29 Eylül 2007'de, Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi, Beşağaç köyünde bir minibüs tarandı. 7'si korucu, toplam 13 vatandaş hayatını kaybetti. O sırada da, derin devletten şüphe edildi. Ama daha sonra katliamı PKK'nın yaptığı anlaşıldı. Erdoğan da, Ahmet Türk'e verdiği randevudan vazgeçti.
Benzer bir gelişme, 2009'da da ortaya çıktı. Açılım konuşulurken, Erdoğan, DTP'ye 29 Mayıs için randevu verdi. Randevudan 2 gün önce, Çukurca'da mayın patladı, 7 asker şehit oldu. Erdoğan randevuyu iptal etti ama internete düşen ses kayıtlarına göre, bu mayını, bölgede görevli bir asker yerleştirmişti. Durumu amirine anlatıyor, "kahrolduğunu" söylüyordu. Komutanı ise, "Olur böyle vakalar" diye onu teselli ediyordu.
Kamuoyunda "taş atan çocuklar" olarak bilinen 18 yaştan küçüklerle ilgili bir düzenleme Meclis gündemindeyken, Tokat'ın Reşadiye ilçesinde pusu kuruldu, 7 asker şehit edildi. Taş atan çocuklarla ilgili yasa tasarısı da ertelendi.
Türkiye'de işte bu yüzden kafalar karışık. Barışı istemeyen dış güçler olabilir. Bunlar PKK'nın bazı elemanlarını belki kullanıyordur. Benzer işbirlikçiler devlet içinde de muhtemelen mevcuttur. Amaç, barışı torpillemek olduktan sonra, bütün şer güçleri el ele verebilir. Kafalar karışık... mayın patlıyor; insanlarımız hayatını kaybediyor; herkes birbirine şüpheyle bakıyor: "Acaba sorumlusu kim?"
Bu yazı
http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/nazli-ilicak/20-09-2010-patlayan-mayinlarin-sorumlusu-kim.html
linkinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder