Hatırlayacaksınız... Kıymetli sanatçılarımızdan Fazıl Say, referandumda “evet” diyeceklere ağzına geleni söylemiş, fırsat bu fırsattır diyerek bir kuple de Sezen Aksu’ya da sallamıştı.
Bedri Baykam da bir şeyler söylemişti ama daha sonra “avukatı” aracılığıyla “herhangi bir şey demediğini” açıkladı. Aldık, kabul ettik...
Ne dediğinin ya da demediğinin önemi yok.
Bu arkadaşlar demokratik tercihlerini belli bir yönde kullanan insanlardan hoşlanmıyor...
Hoşlanmayabilirler...
Hadi hoşlanmama haklarını kullansınlar da, üstüne bir de küfrediyorlar.
Bedri’yi bilmem ama referandum öncesinde ve sonrasında bazı seçkin zevattan “evetçilere” yönelik çok ağır, çok şedit, çok ayıp tepkiler geldi. Hâlâ geliyor...
Biri, “yetmez ama evet” diyenlerden ne kadar nefret ettiğini tafsilatlandırıyordu köşesinde.
Biri, “çağdaşlık kaybetti” diyordu... “Hayır” çıksa, çağdaşlık kazanacak, arsıulusal piyasada değerimiz artacaktı. Belki Kemal Kılıçdaroğlu’na da Başbakanlık kapıları açılacaktı.
Biri (Fazıl’a reverans yapan biri), evet taifesinin ne kadar köylü, ne kadar gelişmemiş, sanattan ne kadar “nasipsiz” olduğunu anlatıyordu.
Göbeğini kaşıyan kıllı ayılar sanattan edebiyattan anlamazlardı zaten. Müziği içemezlerdi. Kulakları yoktu. Detoneydiler... Gerçi kendi kendilerine piyano çalıyorlardı, tuzlu su kenarında tepişenlere Saint-Preux filan öğretiyorlardı ama referandumda “evet” demişlerdi, dolayısıyla ölümüne “bidon kafalı”ydılar.
Biri de, “Türk halkının yüzde 60’ı aptaldır” sözüne gönderme yaparak, referandum sonucunu Aziz Nesin’in bildiğini yazıyordu. Bu “biri”, her Aydın Doğan’ın müessesinde çalışan bir gazeteci ağabeyimiz... Daha doğrusu, bir terbiyesiz...
Demek istiyor ki, “Yüzde 58’lik bir yekûn oluşturan evet taifesi aptaldır...”
Ne kadar zeki, ne kadar yaratıcı, ne kadar “çağcıl bir mizah anlayışı”, görüyorsunuz değil mi?
Demek ki 16 yılda (“Türk halkının yüzde 60’ı aptaldır” sözü 16 yıl önce sarfedilmiştir), sadece yüzde 2’lik bir “ilerleme” kaydedebilmişler.
Bu durumda daha çok çalışmaları, halkı daha çok aşağılamaları, daha çok gazete satmaları gerekecek.
Hani, kendisini can havliyle Beyaz Türk mahallesine atmış bir kifayetsiz, muhteris, “Hayırcılar daha çok gazete satıyor, evetçiler daha az gazete satıyor; demek ki niteliği yüzde 42 olarak biz temsil ediyoruz” gibilerden laflar ediyordu ya...
Sadece “esprili” değiller; müthiş de analiz yetenekleri varmış...
Çapım Saint-Preux’ye elvermez ama referandumda “evet” demiş bir bidon kafalı olarak ben de ilk fırsatta bu arkadaşlara Saint-Exupery, Celine, Woolf, Sarraute filan öğreteceğim.
Niteliğin tirajla “ilintili” olmadığını, hele siyasal tercihlerle nitelik arasında bir irtibat kurulamayacağını da Ertuğrul Özkök öğretiversin bir zahmet...
Kendisi sosyologdur...
İletişim bilimcidir...
Siyasetten de az buçuk çakar...
Belki Danıştay eski Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın “Yüzde 42’lik bilinçli olmayan oylar bana göre gaflet, delalet ve ihanet içindedirler” sözünü anlamamıza da yardımcı olur..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder