Türkiye’nin dünya siyasi arenasında gücünü hissettirmesine, söz sahibi olmasına hem katkıda bulunmuş, hem de bizzat tanıklık etmiş olmasının rol oynuyor.
Perşembe günü Türkiye, Birleşmiş Milletler tarihinde bugüne kadar sadece 5 kez yapılan Güvenlik Konseyi Zirvesi’ni topladı ve bu toplantıya başkanlık etti.
“Barışı inşa etmek, korumak ve önleyici diplomasi” konulu zirveye 10 devlet ve hükümet başkanı katıldı.
Abdullah Gül’ün konuşmasının ardından katılımcılar söz aldı ve oybirliği ile bir “başkanlık açıklaması” üzerinde uzlaşıldı.
Cumhurbaşkanı Gül’ün deyimiyle, bu açıklama BM için “Kanun Hükmünde Kararname” niteliğinde yani bağlayıcı.
Gül, zirvede konuşan ve Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olmayan liderlerin BM’nin mevcut yapısına ağır eleştiriler getiren çok güzel konuşmalar yaptığını söyledi.
BM’nin 1945 yapısına uygun bir sistem getirdiğini vurgulayan konuşmacıların “Artık dünya değişti, 1945’in koşullar mevcut değil. Bu yapı bugünkü dünyaya uygun değil” eleştirileri getirdiklerini belirtti.
Böyle bir zirve düzenlemek kolay değil. 2009’da Amerika’nın yaptığı zirveden hemen sonra böyle bir işe girebilmek gerçekten Türkiye’nin dünyadaki gücünü ve yerini gösteriyor.
Türkiye bu zirvenin hazırlıklarına aylar önce başladı, davetlerini yaptı, temayı bildirdi ve büyük destek gördü.
Zaten zirve sonunda tüm liderlerin Cumhurbaşkanı Gül’e teşekkürleri iletmesi sadece zirvenin düzenlenmesinin değil, elde edilen sonucun yarattığı memnuniyetin de bir göstergesi.
BM bugün barışı sağlayıp savaşı engelleyecek bir yapıda değil.
Bu, zirvede konuşan ABD Dışişleri Bakanı Clinton tarafından da kabul edilen bir gerçek.
Gül, zirveyle ilgili olarak “Bu toplantı amacına ulaştı. Kapanışta, ya bu mekanizmayı değiştirceğiz veya savaşmaya devam edeceğiz, dedim” bilgisini verdi.
Cumhurbaşkanı, bundan sonra Türkiye’nin eline böyle bir fırsatın geçip geçmeyeceğini bilmediğini belirtti ve “Bu zirve, Türkiye’nin dünya siyasetindeki gücünün göstergesi. Aday olduğumuzda istihza ile karşılayanlar oldu ama bugün böyle bir zirve yapma cesareti gösterdik” dedi, ayrıca “Güvenlik Konseyi’ndeki görev süremiz doldu ama 4-5 yıl sonra tekrar burada olacağız. Artık 65 yıl beklemek yok” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Gül, Birleşmiş Milletler oturumunda yaptığı konuşmayı da çok dikkatli hazırladığını belirterek, “Önemli olan burada gerçeği söylemek, içinde saklamak değil. Öyle bir konuşma yaptım kanaatindeyim” dedi.
Gül bu konuşmanın ardından çok sayıda liderden tebrik aldığını da belirtti.
PKK NİYE ORADA
Obama’ya bu konuda yardımlaşma olduğunu ancak “Bunun yetmeyeceğini” söyleyen Gül, görüşmenin bu bölümünde Obama’ya anlattıklarını şöyle özetledi:
“PKK’yı sadece Türkiye için tehdit sanırsanız yanılırsınız dedim. Irak için de tehdit. Yarın asıl onlara tehdit. Stalinist bir örgütlenmesi olan bir örgüt bu.”
Obama’nın “İnanki daha çok yardım edeceğiz” sözü verdiğini belirten Gül, “Believe me (Bana inanınki) biz bu işi ciddiye alıyoruz” sözü verdi ve “Bu PKK niye var orada?” diye sordu; “Çünkü vakum var. Doldurulmadıkça daha çok tehdit olacak cevabı verdim” dedi.
ORTADOĞU’DA DENGE
Obama’nın kısa süre önce başlayan direk konuşmalardan umutlu olduğunu belirten Gül, bu sürecin sonunda Gazze ambargosunun kalkacağını, Türkiye’nin insani kaygılarının da giderileceğini belirttiğini aktardı.
Obama’ya İsrail’in uluslararası hukuku umursamaz bir hava içinde olduğunu söylediğini belirten Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti:
“Buraya (BM) üye olan her ülkeyi uluslararası hukuk bağlar dedim.
Oraya insani yardım götürmek suç mu? Bunlar duyarlı insanlar. Gönüllü insanlar. Gemide tek bir silah çıkmamış. Bu suç değil ama adam öldürmek suç.”
Obama’nın İsrail’le ilişkilerin bir şekilde düzelmesinden yana olduğunu vurgulayan Gül, “Barış süreci başlıyor. Sizinle de ilişkiler düzelse iyi olur, temennisinde bulundu” dedi.
AHMEDİNEJAD’A ‘ŞİMDİ SIRA SİZDE’ DEDİM
Türkiye’nin bölgede Amerikan politikalarının altını oyma niyetinde olmadığını vurgulayan Gül, “Savaşsız çözüm istiyoruz. Ahmedinejad’la görüşme faydalı oldu, sonucunu bir hafta içinde görürsünüz” dedi.
Bu konuda olumlu işler olmaya başladığını söyleyen Cumhurbaşkanı, “Daimi beş üyenin açıklaması olumluydu. Ahmedinejad’a ‘Şimdi sıra sizde’ dedim” bilgisini verdi. İran’la çıkacak bir savaşın Irak savaşına benzemeyeceğini hatırlatan Gül, “İran’ın da saygın bir çözüm istediği kanatindeyim. İran büyük bir devlet. Birçok şey tıkanıyorsa, bu yüzden tıkanıyor” yorumu yaptı. İran konusunda kendilerine iletilen haksızlıkları İranlı yetkililere ilettiklerini belirten Gül, tutuklanan 3 dağcının bırakılması istediğimizi ve birinin bırakıldığını söyledi.
Obama: Sorry, baskette yendik
Gül: Futbol olsa biz yenerdik
Perşembe günü öğle yemeğinde Başkan Obama ile bir araya gelen Gül, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un masasında, Uganda, İsviçre, Katar, Ürdün, Nijerya, Arjantin’in liderleri ve Obama ile birlikte oturdu.
Obama ve Gül ana yemekte sunulan tavuklarını bitiremeden Obama’nın “Konuşmamız gerek” sözleri üzerine bir köşeye çekildiler.
Gül masaya oturduklarında Obama’nın kendisine “Sorry... Basketbolda sizi yendik” diye takıldığını, kendisinin de “Önemli değil. Futbol olsaydı biz sizi yenerdik” diye espri yaptığını aktardı.
Obama, Gül’e Türkiye’den gelen basketbolcularla konuştuğunu ve sporcuların Türkiye’de gördükleri yakın ve sıcak ilgiden çok etkilendiklerini anlattı. Aslında kendi liderlerini yuhalamaktan çekinmeyen bir seyirci grubunun Amerikalılara, galip geldikten sonra bile gösterdikleri ilgi Gül’ü bile şaşırtmış. “Müslüman ülkelerde böyle bir ilgi başka yerde göremezler. Belki Kuveyt, o da kurtardıkları için” yorumu yaptı Cumhurbaşkanı.
Liderler yemeklerine devam ederken bir köşeye çekilen iki lider 15 dakika kadar başbaşa konuşmuş.
Konuşmada Irak, PKK terörü ve Türkiye-İsrail ilişkileri başta olmak üzere Ortadoğu ele alınmış, İran gündeme gelmemiş. “Konuşulacak herşeyi konuştuk” diyen Gül, başbaşa görüşme hakkında şu bilgiyi verdi:
“Onun bana, benim ona söyleyeceklerim vardı. Memnun olduk doğrusu. Irak’ın geleceği konusunda epey şey söyledim. Hükümet meselesini konuştuk. Irak Büyükelçimiz Murat Özçelik’in çok faal olduğunu, Amerikalı yetkililerin bizim elçilikten çıkmadığını anlattım.
Bütün halkı en iyi şekilde temsil edecek bir hükümet kurulmasının ve istikrarın sağlanmasının önemini anlattım. Amerikalılara bunları kimse söylemez. Clinton’a ‘Bizden şüphelenmeyin. Derdimizi bilin’ dedim.
Müttefikleriniz içinde ‘Kim İran’ın cumhurbaşkanıyla, dini lideriyle samimi konuşabilir. Hangi müttefikin bu kabiliyeti var?’ diye sordum.
Yukarıda anlaşma sağlanamadığı için Irak sokaklarında terör olduğunu dile getirdim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder