01 Temmuz 2011, Cuma
Şafak Pavey'in meclisteki fotoğrafını görünce, kimden nefret edeceğimi bilemedim.
Tekerlekli iskemlesinde, eteğinin altından görünen takma ayağı ile (özellikle protez demiyorum, kafalarına kafalarına insin diye) öylece oturuyordu canımın içi. Elbette bu durum onun umurunda bile değildi. Çünkü o, bizim gibi özrü neresinde belli olmayan insanlara oranla çok daha olgundu. Ve bu işleri çoktan aşmıştı.
Şimdi peş peşe soruyorum; Ya aşamadıysa? Ya böyle bir tabloda görüntülenmek, dikkatlerin üzerine toplanması içini yaralıyorsa? Ve hele o bir de kadınsa? Şafak Pavey'e kanunlarımız etek giydirdi geçen gün.
Hani kabadayıların racona ters düşen erkeklere yaptıkları şey; 'Ceza olarak etek giydirip meydanlarda dolaştırmak!' Çünkü kadın vekil pantolon giymezdi, giyemezdi. Bir özel izin de verilemezdi, akıl edilip!
Her neyse Şafak'ın küçücük yaşlarını bildiğimden, yapılan haksızlığa, gösterilemeyen anlayışa isyanım belki de bu yüzden daha büyük. Annesi Ayşe Önal arkadaşımdı. Nokta Dergisi'nde birlikte çalışırdık. Minik Şafak da sık sık gelirdi dergiye. Masaların arasında koşar, çocukluğunun tüm neşesini saçardı etrafımıza.
Sonra yıllar geçti, Şafak dünya güzeli bir genç kız oldu ve o malum talihsiz kaza...
Ama o müthiş azmi, bizim minik 'bebe'yi meclis sıralarına kadar götürdü. Şimdi düşünüyorum, acaba Şafak meclisin ilk günü, fotoğrafçıların odaklandığı bacağına bakıp, tamamen kadınca hislerle, 'Neden bu devlet işlerine girdim sanki, keşke bu şekilde burada olmasaydım' demiş midir? Hatta o olmaz olası kanun maddesinin (kadın illa etek giyer) asla değişmeyeceğini bildiğinden daha ilk günden pişman olmuş mudur?
Şayet minicik de olsa böyle bir utanca kapılmışsa, ona buradan söylüyorum, utanç duyması gereken bizleriz, biz kazık kadar adamlar...
Bunu böyle bil güzel kızım ve çok değerli milletvekilim...
* * *
KUTLUKAN, BURAYI AMERİKA MI SANDIN?
Kutlukan Peker bu topraklardan çıkmış ama kendini Amerika gibi, çizginin- grafiğin merkezi haline gelmiş bir ülkede kabul ettirmiş çok önemli çizerlerimizden biri. The New York Times, The New Yorker, Wall Street Journal, Mad, Heavy Metal ve The Progressive gibi gazete ve dergilerde sık sık eserleri yayınlanıyor. Bu arada uluslararası bir çizgi romanı yayınlayan ilk Türk unvanını taşıyor. Zaten on yılı aşkın da New-York'ta yaşıyor. Kutlukan aynı zamanda dünya tatlısı bir hergele. Bir ara Vatan' da birlikte çalışmıştık. Bizim Özgür Yici'nin de Üsküdar'dan mahalle arkadaşı olur... ABD'den her geldiğinde, 'delikanlılılık' günlerini anar kıkır kıkır gülerlerdi bu ikisi, artık ne halt ettilerse... Kutlukan bir kaç önce buraya gelip 'Hara kiri' adlı harika bir mizah dergisi çıkardı. Ama ilk sayısında, 150 bin lira ceza yiyip, poşete postalandı dergi. Son haberse şu; Kutlukan dergiyi kapatmış! Tabii kapatırsın sevgili kardeşim, burası Amerika mı? Sen tut bir güzel "Türk halkını tembelliğe ve maceraperestliğe yönlendir" "Evlilik dışı ilişkiye özendir", sonra da kalk 'Muzır Kurul bana niye taktı' diye şaşır! Takar elbet. Şimdi diyor ki, "Yazar çizerin özendirme veya yönlendirme iddiası olduğuna kim karar verir? Hem varsa da size ne? Veya hadi diyelim bir problem var, herhangi bir kreatif çalışma içinde barındırdığı öykü yüzünden nasıl özendirici olabilir? O zaman cinayet hikayesi de yazamayacağız, dünyadaki bütün sinema filmleri de özendirici..." Sen öyle konuş dur Kutlukan kardeş... Hatta "Ülkeme, kendi alanımda bir şeyler vermeye gelmiştim, ne oldu şimdi" diye de merak et. Cevabını bulursan bana da bildir. Gözlerinden öpüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder