12 Temmuz 2011 Salı

Çikiletâ

Oo merhaba yeğenim, hoş geldin sen, safâlar getirdin, oğlum Yaşar, tâze vekilimize iskemle getir, bana bir bol köpüklü gayfe pişirttir, arkadaşlara da sor ki ne içerler? Çayı boşver, demliğin dibi kaldı zaten; lâfımın sizce pek gıymatı yoktur emme ben yine de şöyle yağı yerinde buzlu ve tuzlu bir ayran tavsiye ederim şahsan. Yornuğunuzu alır, dizinize fer, zihninize küşâyiş, batnınıza cilâ verir.


Ee, hayırlı olsun vekilliğiniz; yemin de ettiniz, resmen vekil oldunuz. Zor muymuş? Değilmiş! Allah hayırlı etsin, eyi oldu canım. Gerçi biz vaktiyle, gelin inad etmeyin, vara-yoğa aksilik çıkarmayın, sözünüzün ağırlığını düşürmeyin, ağır oturun batman gelin dediydik emme dinlemediniz. Canınız sağolsun; bizler aha bu gayfede pinekleyen cahil cühelâ ahali takımı olaraktan 'Bunlar haftasına kalmaz kuzu kuzu yemin ederler' deyince gayfede maraza çıktıydı. Bir kısmımız kuzu kuzu değil paşa paşa yemin ederler diye muhaliflik etti. Şimdi sen gelmeden evvel bu mühim meseleyi müzakere ediyorduk; sahi paşam, siz kuzu kuzu mu yemin ettiniz yoksa paşa paşa mı?
Onu diyeceğim; bundan beş gün kadar evveldi, sizinki 'icabında davamız uğruna maaş da almayalım, üç kuruş paraya tenezzül ettiler dedirtmeyelim' diye efelenince bizim Nalbant Necati emminin oğlu Mıstaafendi az kaldı öleyazdı; o esnada kazoz içiyormuş. Sizinkinin lâfını duyunca gülme krizine tutulmuş; bu ara baktım Mıstaafendi ağzındaki olanca kazozu püsküterek yere düştü, debeleniyor. Meğer kazoz genzine kaçmış. Az kalayazdı ölüyordu arslan gibi oğlan; neyse ki Baytar Cemalettin ordan geçiyormuş, vaziyet etti de kurtardık çocuğu. Durduk yere telefat veriyorduk sayın vekilim sizin yüzünüzden; ha, git söyle sizinkine, tembih et hattâ; insan bir lâf ederken ucu nereye varıyor ölçüp biçmeli. Mıstaafendi o'ssaat tıkanıp da rahmetli olaydı ne oluciidi? Yazık değil mi evlad-ı vatana; karısı taze gelin, iki öksüz ile ne yapıciidi garibim bundan gaari?
Terini soğuttun mu; ayranı bir nefeste içme oğlum, ağır ağır, tokanmasın. Haa ne diyordum, aha Veli şahit, evvelsi gün sizinkiler yemin ederken yakanıza taktığınız kokardaları görünce hepimiz burada buz gibi olduk muhterem vekilim, 'Egemenlik gayıtsız şartsız milletindir' diye yazdırmışsınız? Eyidir, gözeldir fekat mânâsını hiç düşündünüz mü bilmem; biz burada akşama kadar müzakere ettik, Karakuşların Hakkı, 'Bunlar hayra alâmet işler değil, bakalım altından ne Çapanoğlu çıkar; İttihatçı takımı koklamayacağı çiçeği sulamaz' dedi, "Amanin uşak evlere makarnadan bulgurdan, undan mumdan bir şeyler tedarik edek" dedi, "Bunlar doksan sene evvel meclisin duvarına Hâkimiyet milletindir diye yazdırdılar; bilahire millete yapmadıklarını komadılardı" dedi. İhtiyâten biraz aksââta edip evlere nevâle düzdük. Sahi yeğenim, nedir bu kokardalar, nedir bu hâkimiyet milletindir felan gibi tehlikeli lâflar. O gün hava çok sıcaktı, asfaltlar erimiş diyorlar, ondan mıdır aceba, insanın başına güneş geçer felan ya hani? Aman oğlum, kendinize mukayyed olun. Ortalık kötü...
Soluklandın mı biraz? Eyi, bir ayran daha iç, adaçayı yaptırayım? Peki, âfiyet olsun, berhudâr ol; hatırını sayan çok olsun. Bizden sizinkilere selâm söyle; onlara bir hikâye gönderecektim emme, yanlış anlarlar diye vazgeçtim. Hani o ağasıyla birlikte şehre yayan giden azabın hikâyesi vardır ya; ağa atınan gidiyor, azab da yanında yayan. Sonra ağanın canı sıkılıyor da... hatırladın? Sonunda biz bu çikiletayı niye yedik diyorlar hani? Hah, o işte sen bil emme anlatma, aramızda kalsın!
Eh madem gidiyon, bizden çok selam götür; önceden haber vermeden öyle sine-i millete gidek, hâkimiyet bilâkaydüşart milletindir felan diye tuhaf şeyler söylemesin sizinkiler; biz buralarda gülmekten uğunup yerlere seriliyoz. Hepinizin vekilliği hayırlı olsun; gerçi yokluğunuz pek hissedilmedi, inşallah varlığınız mülk i millete nâfi olur.
Ara sıra uğra yiğenim; beklerik her daim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder