Hafta sonu bu olağanüstü durumu biz yaşadık.. Ve de çok olağan yaşadık. İşin güzel yanı bu..
Bana bakmayın.. Ben cuma öğle gazeteden çıktıktan sonra, Üçüncü Dünya Savaşı çıksa, geri dönmem, yazımı değiştirmem.. Dünya benim yorumum olmadan da iki gün yolunu bulabilir..
Bu ülkenin en çok satan gazetesinin en çok okunan yazarlarından Ertuğrul Özkök, gazeteden öneri gelmesine rağmen, yazısını değiştirme gereği görmediğini köşesinde açıkladı.
HaberTurk'te Fatih Altaylı "Komutanlar istifa ettiğinde ben yıllık iznime başlıyordum. İzinden vazgeçip gazeteye koşma gereği duymadım" dedi. Fatih ayrıca, hafta sonu okuduğum ve her satırına katıldığım en güzel analizi de kaleme aldı.
Şimdi bakın..
Dört komutanın birlikte istifa kararları, dostluk, arkadaşlık, vefa adına hoş bir jest.. En yakın silah arkadaşları, göz altında, ya da tutuklu.. Haklarında soruşturma yapılmasına kimsenin itirazı yok. İtiraz, tutuklu olmalarına..
Ben nasıl Mustafa Balbay için itiraz ediyorsam, nasıl Aziz Yıldırım başta Şike sanıklarının, Deniz Feneri davasından göz altına alınanların tutuklu kalmalarına, bu tutukluluk halinin giderek, yargısız infaza dönüşmesine itiraz ediyorsam, onlar da silah arkadaşları için ayni şeyi düşünüyorlar..
Üstelik, askerlik yapanlar iyi bilir, silah arkadaşlığı başka şeye benzemez.. Ordaki dostluk bağlarına başka ocakta az rastlanır.
Komutanlar, yakın arkadaşlarının tutuklu olmalarından ve bu yüzden Yüksek Askeri Şûra'da konuşulacak başka terfi ve atama gibi haklarından mahrum kalmalarından duydukları üzüntü içinde, onlardan bekleneni yaptılar. Bu durumu da veda mesajları içinde, hüzünlü ve onurlu bir üslupla dile getirdiler.
Hükümet de büyük bir sükûnet içinde kendisinden bekleneni yaptı. Cuma gecesi olmasına rağmen Kara Kuvvetleri'ne asil, Genelkurmay Başkanlığı'na vekil atamaları hemen gerçekleştirerek, pazartesi sabahı başlayacak YAŞ toplantısını sağlama aldı. Görevlerinden ayrılanların, üstün başarılı komutanlar olduklarını ve kendilerine hizmetlerinden dolayı teşekkür edildiğini bizzat başbakanın ağzından duyurdu.
..Ve Türkiye bu gerçekten, cumhuriyet tarihi açısından benzersiz olağanüstü hafta sonunu, çok olağan geçirdi..
Cuma gecesi, cumartesi ve pazar günleri Ortaköy'de, cumartesi gecesi Arena'da insanların içindeydim.. Sadece İstanbul'un değil, yurdun, hatta dünyanın dört bir yanından gelenlerle, üç beş dakika oturduk, iki çift laf ettik, resimler çektirdik.
Sydney'den, Berlin'den, Van'dan, Antalya'dan gelenlerin bir, tek bir tanesi "Ne oluyor" demedi.. Hemen hepsinin ortak sorusu "Fenerbahçe kurtulur mu" olurken.. Yaşam aynen devam ediyordu.
Yani, sokaktaki adam da, durumu gayet olağan karşılamıştı.
Olağan, olağanüstü durumun en güzel yanı, manşetlere pek yansımadı. Adalet Bakanı çok önemli bir konuşma yaparak, mahkûmiyete dönüşen tutukluluk hallerinden ve uzayan yargı sürecinden rahatsızlığını ilk defa bu kadar net açıkladı ve bir yargı reformu için kolları sıvayacağının işaretini verdi.
Dört komutanın istifası, silah arkadaşları için jestin ötesinde bir görev yapmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder