1 Temmuz 2011 Cuma
Altan Tan şimdi de Diyanet İşleri Başkanı’na “alçaklık yaptı” demiş.
Oysa Kürt sorunu dediğinizde ilk akla gelecek değerli bir Kürt aydınıdır kendisi. BDP saflarından siyasete atılıncaya kadar da yine sert söylemli ancak makul açıklamalarıyla tanıyorduk kendisini.
Dün haberi okuyunca yüreğim burkuldu. Çünkü Sayın Mehmet Görmez’le de uzunca bir hasbihalimiz olmuştu. Diyanet’in belirlenmiş sınırlarını esnetmeye çalışarak bir şeyler yapmak gayretinde gördüğüm ilk Diyanet İşleri Başkanı diyebileceğim biridir.
Altan Tan’ı da, yıllardır takip ederim, söylediklerini önemserim.
Sesi gür çıkar, öfke sahibidir, kavgası vardır devletle haklı olarak, resmi ideolojiyle barışık değildir, 12 Eylül döneminde bütün bölgenin bildiği 5 Nolu Mapushanede babası Bedii Tan işkenceyle öldürülmüştür, yası vardır Altan ağabeyin ve de acısı...
Ben acısı olan insanların seslerinin yüksek çıkmasını da kavga eder gibi konuşmasını da anlayabilirim...
BDP saflarına savrulduğunu söylemeyeceğim. Başbakan’a söylediği sözlerin altında “AK Parti’den aday gösterilmemesine” tepkinin yattığına da değinmeyeceğim. AK Parti’den aday gösterilseydi de sevinirdim ayrıca. BDP saflarından da olsa Meclis’e girmesini önemseyip sevindim. Çünkü kendisinin de daha önce “laik Kürtler” olarak çok sıkı eleştirdiği bir yapı içinde Müslüman bir kimlik olarak bulunması önemliydi.
Fakat, bırakın beş yıl öncesini, iki yıl öncesinin Altan Tan’ıyla BDP vekil adayı olduktan sonraki Altan Tan’ı arasında ne fark var diye soracak olursanız, “Bu, o olamaz, olsa da ciddi bir travma içindedir” derim.
Ben yine de “Altan ağabey” diyerek sorularımı da, havsalamın almadıklarını da buradan sorup bir nevi hasbihal etmek istiyorum.
Altan Tan’ı Diyanet İşleri Başkanı’na “alçaklık yaptı” dediği açıklamayı görmüşsünüzdür sanırım. Diyanet İşleri Başkanı, Kutlu Doğum Haftasında Diyarbakır’a gelmiş, protokol içinde yer alan bir program olarak şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunmuş. (Tan’ın söylemiyle) Kürt şehitlerinin adını ağzına almadığı için “alçaklık” yapmış. “Biz Müslüman değil miyiz” diye güya sözlerini pekiştirmeyi de ihmal etmemiş.
Karamizahçı bir yanı da vardır ama zaman zaman yersiz ve latife bile kabul edilmeyecek türden söylemleri de vardır Tan’ın.
Kendisinin Doğulu, başbakanın Karadenizli olmasına atıfla Kürt Sorununu biraz özeline indirip “Kürt-Laz” aklına kadar vardırmış, “fındık kadar akıllarıyla karpuz kadar aklı olan Kürtlere akıl öğretmeye çalışıyorlar” diyerek çirkin bir milliyetçilik hamasetini bile dile getirebilmişti.
Şimdi bu yaptıklarınızı “karpuz kadar aklın” neresine sığdırıyorsunuz ki dün Kürt Sorunu kitabınızda yazanlar bugün hangi kitabınızda yazıyor desem ayıp mı etmiş olurum?
Altan Ağabeyin din kültürü bizlerden hiç de aşağı seviyede değildir. Fakat kaderin kendisini içine sürüklediği hareketin içinde “vekil” olarak belirdiğinden bu yana, ciddi bir gerçeklik yanılgısı yaşamaya başladı.
Bir devlet memuru olarak Diyanet İşleri Başkanı, protokol gereği yapılan bir “saygı duruşu”na bile itirazı olamayacakken, nerede kalmış ki Kürtlerden bahsedebilsin!.. Saygı duruşunun hiç de İslami bir ölenleri anma yöntemi olmadığını bildiğin halde (ki geçen gün Şeyh Sait’i anma töreninde dayanamayarak “Fatiha okuyalım arkadaşlar” dedin) Diyanet İşleri Başkanı’ndan böyle bir şey istiyorsun.
Diyanet İşleri Başkanı, devlet kuralları gereği bir protokole katılıyor sen ondan neler talep ediyorsun.
Üstüne üstlük, bugüne kadar tanıdığımız kimliğinize hiç yakışmayacak şekilde “alçaklık yaptı” diyerek büyük bir hakaretle dolduruyorsunuz ağzınızı.
Kusura bakmayın, kimseyi sevmek zorunda değilsiniz ama demokratik kültürün asgari gereği olan saygıyı da yitirdiyseniz, orada durun deriz.
Diyanet İşleri Başkanına büyük bir özür borçlusunuz, hatta “helallik” almak zorundasınız.
İster dilersiniz, ister böyle devam edersiniz. Bu sizin bileceğiniz bir iş.
Fakat saygıyı da elinizin tersiyle iterek devam edecekseniz, bundan sonra söyleyeceğiniz sözler, yokuştan aşağı yuvarlanmış bir tenekenin çıkardığı sesler hükmünde olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder