Aslında şiddet ile demokrasi arasında tersine bir ilişki vardır. 'Kafaları kırmak yerine saymak, kurşun yerine oy atmak' formülü, demokrasinin en inandırıcı dayanaklarından biridir. Öyleyse, mermi atıp oy alma hesabında da bir yanlışlık olmalı.
BDP, ölçülü ve kontrollü bir şiddetin, Güneydoğu'da bazı seçim bölgelerinde oyunu artıracağını biliyor. Daha önce de uygulanan bu yöntem, yaygın olarak tekrarlanacak. Vatandaş, seçme hakkı ile yaşama hakkı arasında tercih yapmaya zorlanacak. Küçük yerleşim birimlerinde, kimin hangi partiye oy verdiğini takip etmek kolay. Savunmasız insanların tehdit edilmesi, oyların firesiz toparlanması için yeterli. Tehditleri inandırıcı kılacak birkaç şiddet gösterisi, bazı sandıklardan tulum çıkartmak için yeterli.
Ancak BDP'nin uyguladığı genel nitelikli psikolojik şiddet türü daha önemli. Aysel Tuğluk'un 'sıfır noktası' benzetmesinde görüldüğü gibi BDP'nin bağımsız adaylarının kan ve barut kokan sözleri, havayı gerginleştirip korkuyu egemen kılmayı amaçlıyor. Bir adım sonrası sözlerin değil, mermilerin yol açacağı şiddet. Kastamonu saldırısı bu şiddet türünün örneği. KCK yayımladığı bildiri ile bu şiddetin AK Parti'yi hedef aldığını ilan ediyor. PKK, mermilerle bir yandan Ergenekon siparişlerini adresine gönderiyor; öbür taraftan BDP'nin bağımsız adaylarının kampanyasına destek çıkmış oluyor.
Peki, yaygın terör olaylarının, 12 Haziran'da sandıktan çıkacak sonucu etkileme gücü ne kadar? Bu hesap çok önemli. Çünkü elinde şiddet araçları olanların bir tek oyu bile insan hayatından daha fazla önemsediği ortada.
YSK'nın bağımsız adayları veto etmesi, BDP oylarına zirve yaptırdı. Tehdit ve baskının üzerine çıkacak bir PKK terörü ise BDP oylarında erimeye, AK Parti oylarında patlamaya yol açabilir. Şiddet ile iktidar partisi oyları arasında sanıldığı gibi tersine bir ilişki yok. Sanıldığının aksine terör, bu terörü durduracak asıl aktörü, yani AK Parti'yi ahlakî olarak daha güçlü hale getiriyor. AK Parti lideri çıkacak ve sadece şunu söyleyecek: 'Teröre teslim olmayın.' BDP'nin seçimleri boykot alternatifi ve arkasından gelecek olan yaygın terörün PKK'ya ve Kürt siyasal hareketine bir katkısı olmazdı. Bu proje, her ne şekilde olursa olsun suları bulandırmaktan medet uman Ergenekon'a ait olmalı.
PKK'nın askeri değil polisi hedef almasının, Ergenekon siparişi olması dışında hiçbir açıklaması yok. Asker de polis de bu memleketin evladı. Bizim görmediğimiz farkı, PKK nasıl görüyor? Asker Zap boyunca son günlerde operasyonlar yaparken, PKK neden sadece polisi hedef alıyor? Hem de 'AK Parti'nin polisi' sıfatıyla. Sorunun bir tek cevabı var: Asker-polis ayrımını PKK'dan başka kim yapabilir? Ergenekon'dan başka aklınıza gelen, polise diş bileyen birileri var mı?
Türkiye'nin içinden geçtiği süreç şiddet araçlarının da tasfiyesi anlamına geliyor. Son dönemeç geçilirken terör örgütleri Türkiye'nin huzuruna çelme takmaya çalışıyor. Ergenekon'un da, PKK'nın da varlığını sürdürebileceği tek alternatif yanmış, yıkılmış, kan gölüne dönüşmüş bir Türkiye. Peki mümkün mü? Her şey sandığa gidecek olan halkın, mermilerle yapılan hesabı doğrulamasına bağlı. Öyleyse kararı halk verecek ve daha sandığa gitmeden verdiği kararı gösterecek. Demokrasiye tehditkâr bir müdahale olan 27 Nisan e-muhtırası, 2007'de her iki vatandaştan birini AK Partili yaptı. PKK-Ergenekon ortak yapımı olarak tırmanacak şiddet, bu seçimde AK Parti'ye anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğu verecektir.
Terör her zaman ince hesaplara dayanır. Terörün ince hesapları da bize yeni hesaplar yaptırır. Mermilerle yapılacak oy hesabı ne kadar ince olursa olsun, 50 milyon insanın tek tek yaptığı hesapların toplamından daha sağlam olamaz.
BDP, ölçülü ve kontrollü bir şiddetin, Güneydoğu'da bazı seçim bölgelerinde oyunu artıracağını biliyor. Daha önce de uygulanan bu yöntem, yaygın olarak tekrarlanacak. Vatandaş, seçme hakkı ile yaşama hakkı arasında tercih yapmaya zorlanacak. Küçük yerleşim birimlerinde, kimin hangi partiye oy verdiğini takip etmek kolay. Savunmasız insanların tehdit edilmesi, oyların firesiz toparlanması için yeterli. Tehditleri inandırıcı kılacak birkaç şiddet gösterisi, bazı sandıklardan tulum çıkartmak için yeterli.
Ancak BDP'nin uyguladığı genel nitelikli psikolojik şiddet türü daha önemli. Aysel Tuğluk'un 'sıfır noktası' benzetmesinde görüldüğü gibi BDP'nin bağımsız adaylarının kan ve barut kokan sözleri, havayı gerginleştirip korkuyu egemen kılmayı amaçlıyor. Bir adım sonrası sözlerin değil, mermilerin yol açacağı şiddet. Kastamonu saldırısı bu şiddet türünün örneği. KCK yayımladığı bildiri ile bu şiddetin AK Parti'yi hedef aldığını ilan ediyor. PKK, mermilerle bir yandan Ergenekon siparişlerini adresine gönderiyor; öbür taraftan BDP'nin bağımsız adaylarının kampanyasına destek çıkmış oluyor.
Peki, yaygın terör olaylarının, 12 Haziran'da sandıktan çıkacak sonucu etkileme gücü ne kadar? Bu hesap çok önemli. Çünkü elinde şiddet araçları olanların bir tek oyu bile insan hayatından daha fazla önemsediği ortada.
YSK'nın bağımsız adayları veto etmesi, BDP oylarına zirve yaptırdı. Tehdit ve baskının üzerine çıkacak bir PKK terörü ise BDP oylarında erimeye, AK Parti oylarında patlamaya yol açabilir. Şiddet ile iktidar partisi oyları arasında sanıldığı gibi tersine bir ilişki yok. Sanıldığının aksine terör, bu terörü durduracak asıl aktörü, yani AK Parti'yi ahlakî olarak daha güçlü hale getiriyor. AK Parti lideri çıkacak ve sadece şunu söyleyecek: 'Teröre teslim olmayın.' BDP'nin seçimleri boykot alternatifi ve arkasından gelecek olan yaygın terörün PKK'ya ve Kürt siyasal hareketine bir katkısı olmazdı. Bu proje, her ne şekilde olursa olsun suları bulandırmaktan medet uman Ergenekon'a ait olmalı.
PKK'nın askeri değil polisi hedef almasının, Ergenekon siparişi olması dışında hiçbir açıklaması yok. Asker de polis de bu memleketin evladı. Bizim görmediğimiz farkı, PKK nasıl görüyor? Asker Zap boyunca son günlerde operasyonlar yaparken, PKK neden sadece polisi hedef alıyor? Hem de 'AK Parti'nin polisi' sıfatıyla. Sorunun bir tek cevabı var: Asker-polis ayrımını PKK'dan başka kim yapabilir? Ergenekon'dan başka aklınıza gelen, polise diş bileyen birileri var mı?
Türkiye'nin içinden geçtiği süreç şiddet araçlarının da tasfiyesi anlamına geliyor. Son dönemeç geçilirken terör örgütleri Türkiye'nin huzuruna çelme takmaya çalışıyor. Ergenekon'un da, PKK'nın da varlığını sürdürebileceği tek alternatif yanmış, yıkılmış, kan gölüne dönüşmüş bir Türkiye. Peki mümkün mü? Her şey sandığa gidecek olan halkın, mermilerle yapılan hesabı doğrulamasına bağlı. Öyleyse kararı halk verecek ve daha sandığa gitmeden verdiği kararı gösterecek. Demokrasiye tehditkâr bir müdahale olan 27 Nisan e-muhtırası, 2007'de her iki vatandaştan birini AK Partili yaptı. PKK-Ergenekon ortak yapımı olarak tırmanacak şiddet, bu seçimde AK Parti'ye anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğu verecektir.
Terör her zaman ince hesaplara dayanır. Terörün ince hesapları da bize yeni hesaplar yaptırır. Mermilerle yapılacak oy hesabı ne kadar ince olursa olsun, 50 milyon insanın tek tek yaptığı hesapların toplamından daha sağlam olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder