Peki neden?
Akla ilk gelen neden, bir yandan, 12 Haziran'da baraj sıkıntısı çeken MHP'yi kurtarmak, öte yandan da BDP adaylarının konumlarını güçlendirmek. Kürt meselesi üzerinden yaşanan gerilimin bu iki partiyi güçlendirdiği sır değil.
Ama bence asıl neden başka. Hedefte AK Parti var. Gerginlik altında, seçimin de getirdiği ortamla AK Parti'nin katı bir milliyetçiliğe savrulması isteniyor.
Bu hem BDP/PKK cephesinin arzusu hem de bazı 'derin' çevrelerin.
BDP'nin bölgede tek rakibi AK Parti. Sivil itaatsizlik eylemleri ve sözcülerinin sert açıklamalarıyla AK Parti'den sert 'tepki' almayı amaçlıyorlar. Yapmaya çalıştıkları da açık: AK Parti'nin Kürt seçmen üzerinde sahip olduğu etkiyi kırmak. Bunu yapmanın en etkili yolu AK Parti'yi milliyetçi, devletçi ve güvenlikçi bir çizgide yeni bir pozisyon almaya zorlamak.
Kürt meselesinin çözümünün konuşulduğu bir ortamda BDP, Kürtlerin tümünü temsil etme iddiasını güçlendirmek niyetinde. Böyle bir temsil için ise seçimlerde yüzde 6 oy almak yetmez. Kürtlerin çoğunluğunun oyları son seçimlerde AK Parti'ye gitti. Ancak 2009 yerel seçimlerinde BDP bölgede AK Parti'nin ilerleyişini durdurdu. 12 Haziran seçimlerinde de geri püskürtmek istiyor. AK Parti'nin bölgede düşük profilli adaylarla seçime gitmesini de avantaj olarak görüyor.
BDP'nin AK Parti'ye Kürt oylarının gitmesini önleme stratejisinin ana unsuru, Başbakan Erdoğan'ın kimyasını bozarak seçim meydanlarında Kürt meselesi üzerine sert sözler söylemesini sağlamak.
Aslında BDP'nin hesabını anlamak zor değil. Biliyorlar ki Başbakan Erdoğan seçime giderken BDP'nin eylemlerine ve söylemlerine, PKK'nın saldırılarına sessiz kalamaz. Kalırsa, CHP ve MHP tarafından sıkıştırılır, zorlanır Türkiye'nin Batı bölgelerinde. Dolayısıyla BDP, sivil itaatsizlik ve cuma eylemleriyle Erdoğan'ı sertleştirmeye, şahinleştirme çalışıyor.
Bazı 'derin' çevrelerin de paylaştığı bir amaç bu. Geçen hafta Tunceli operasyonu dikkat çekiciydi. 12 Eylül referandumundan, hatta 22 Temmuz seçimlerinden önce de benzer 'operasyonlar' oldu. Kastamonu'da PKK'lıların telsizinde duyulan 'Bundan sonra hedef AKP ha' sözleri, müthiş bir mizansen. Amaç, Kürt meselesinde AK Parti'yi kızdırmak ve kızıştırmak. Adama sormazlar mı? 'Kardeşim, saldırı sonrası PKK'nın telsiz konuşmalarını dinledin ve kaydettin de saldırı öncesi bunlardan haberin yok muydu? Neden önlemedin?'
Diyeceğim şudur; hem PKK/BDP hem de 'derinciler' AK Parti'yi MHP'leştirmek istiyorlar. Seçim atmosferinde Türk ve batı oylarını kaybetmek istemeyen AK Parti'yi tepkisel milliyetçiliğe zorlayarak Kürt seçmenden koparmaya yönelik bir operasyon yürüyor.
Başbakan Erdoğan bu tuzağa düşmemeli. Kürt oyları alamayan bir AK Parti en büyük özelliğini kaybeder: Türkiye'nin her yerinden ve her kesiminden oy olan tek parti olma özelliğini... Ayrıca bu, seçimlerde AK Parti'ye zarar da verebilir, özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı bazı batı illerinde.
Belki hepsinden de önemlisi Kürt oylarını kaybeden bir AK Parti'nin batıda tutunma adına hızla milliyetçiliğe doğru savrulma ihtimali... CHP ve MHP'nin çözüm karşıtı mevcut sertlikleri biraz da bundan kaynaklanıyor. Kürtlerden oy alamayanlar bu insanların sorunlarına duyarlıklarını da kaybediyorlar. Böyle bir durum AK Parti'de yaşanmamalı. Türkiye'nin barış kurucu, köprüler inşa edici bir merkez partiye olan ihtiyacı devam ediyor.
AK Parti'nin demokratlığının önemli ayaklarından birisi parti içinde, yönetiminde ve tabanında Kürtlerin varlığıdır. Bu ayak sakatlanırsa AK Parti, demokrasi yürüyüşünde topallayabilir.
Akla ilk gelen neden, bir yandan, 12 Haziran'da baraj sıkıntısı çeken MHP'yi kurtarmak, öte yandan da BDP adaylarının konumlarını güçlendirmek. Kürt meselesi üzerinden yaşanan gerilimin bu iki partiyi güçlendirdiği sır değil.
Ama bence asıl neden başka. Hedefte AK Parti var. Gerginlik altında, seçimin de getirdiği ortamla AK Parti'nin katı bir milliyetçiliğe savrulması isteniyor.
Bu hem BDP/PKK cephesinin arzusu hem de bazı 'derin' çevrelerin.
BDP'nin bölgede tek rakibi AK Parti. Sivil itaatsizlik eylemleri ve sözcülerinin sert açıklamalarıyla AK Parti'den sert 'tepki' almayı amaçlıyorlar. Yapmaya çalıştıkları da açık: AK Parti'nin Kürt seçmen üzerinde sahip olduğu etkiyi kırmak. Bunu yapmanın en etkili yolu AK Parti'yi milliyetçi, devletçi ve güvenlikçi bir çizgide yeni bir pozisyon almaya zorlamak.
Kürt meselesinin çözümünün konuşulduğu bir ortamda BDP, Kürtlerin tümünü temsil etme iddiasını güçlendirmek niyetinde. Böyle bir temsil için ise seçimlerde yüzde 6 oy almak yetmez. Kürtlerin çoğunluğunun oyları son seçimlerde AK Parti'ye gitti. Ancak 2009 yerel seçimlerinde BDP bölgede AK Parti'nin ilerleyişini durdurdu. 12 Haziran seçimlerinde de geri püskürtmek istiyor. AK Parti'nin bölgede düşük profilli adaylarla seçime gitmesini de avantaj olarak görüyor.
BDP'nin AK Parti'ye Kürt oylarının gitmesini önleme stratejisinin ana unsuru, Başbakan Erdoğan'ın kimyasını bozarak seçim meydanlarında Kürt meselesi üzerine sert sözler söylemesini sağlamak.
Aslında BDP'nin hesabını anlamak zor değil. Biliyorlar ki Başbakan Erdoğan seçime giderken BDP'nin eylemlerine ve söylemlerine, PKK'nın saldırılarına sessiz kalamaz. Kalırsa, CHP ve MHP tarafından sıkıştırılır, zorlanır Türkiye'nin Batı bölgelerinde. Dolayısıyla BDP, sivil itaatsizlik ve cuma eylemleriyle Erdoğan'ı sertleştirmeye, şahinleştirme çalışıyor.
Bazı 'derin' çevrelerin de paylaştığı bir amaç bu. Geçen hafta Tunceli operasyonu dikkat çekiciydi. 12 Eylül referandumundan, hatta 22 Temmuz seçimlerinden önce de benzer 'operasyonlar' oldu. Kastamonu'da PKK'lıların telsizinde duyulan 'Bundan sonra hedef AKP ha' sözleri, müthiş bir mizansen. Amaç, Kürt meselesinde AK Parti'yi kızdırmak ve kızıştırmak. Adama sormazlar mı? 'Kardeşim, saldırı sonrası PKK'nın telsiz konuşmalarını dinledin ve kaydettin de saldırı öncesi bunlardan haberin yok muydu? Neden önlemedin?'
Diyeceğim şudur; hem PKK/BDP hem de 'derinciler' AK Parti'yi MHP'leştirmek istiyorlar. Seçim atmosferinde Türk ve batı oylarını kaybetmek istemeyen AK Parti'yi tepkisel milliyetçiliğe zorlayarak Kürt seçmenden koparmaya yönelik bir operasyon yürüyor.
Başbakan Erdoğan bu tuzağa düşmemeli. Kürt oyları alamayan bir AK Parti en büyük özelliğini kaybeder: Türkiye'nin her yerinden ve her kesiminden oy olan tek parti olma özelliğini... Ayrıca bu, seçimlerde AK Parti'ye zarar da verebilir, özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı bazı batı illerinde.
Belki hepsinden de önemlisi Kürt oylarını kaybeden bir AK Parti'nin batıda tutunma adına hızla milliyetçiliğe doğru savrulma ihtimali... CHP ve MHP'nin çözüm karşıtı mevcut sertlikleri biraz da bundan kaynaklanıyor. Kürtlerden oy alamayanlar bu insanların sorunlarına duyarlıklarını da kaybediyorlar. Böyle bir durum AK Parti'de yaşanmamalı. Türkiye'nin barış kurucu, köprüler inşa edici bir merkez partiye olan ihtiyacı devam ediyor.
AK Parti'nin demokratlığının önemli ayaklarından birisi parti içinde, yönetiminde ve tabanında Kürtlerin varlığıdır. Bu ayak sakatlanırsa AK Parti, demokrasi yürüyüşünde topallayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder