Sabrı taşan Hizbullah PKK'ya meydan okudu.
Son bir haftadır PKK ve Hizbullah arasındaki gerilim zirvede.
20 sene sonra her iki örgüt arasında yine savaş rüzgârları esiyor.
20 sene önceki gibi gerilimin pimini çeken yine PKK.
Hiç şaşırtıcı değil doğrusu.
YSK'nın iptal kararı sonrasında BDP'li göstericiler Adana ve Yüksekova'da Mustazaf-Der şubelerine molotoflu saldırılar yaptı.
Bu olaylar sırasında derhal olay bölgesinde toplanan eli sopalı Hizbullahçılar'ın dernek yöneticileri tarafından sükûnete davet edilmesi dikkat çekiciydi.
25 Nisan tarihinde bu köşede "Derin KCK'nın Hizbullah oyunu" başlıklı yazımda BDP'lilerin Hizbullah'a olan saldırılarının devam edebileceğini yazmıştım.
Maalesef fitnenin klasik yol haritası beni yanıltmadı.
Ve geçen hafta Yüksekova'da Mustazaf-Der Başkanı Ubeydullah Durna BDP'li göstericilerce öldürüldü.
Hizbullah'ın açıklaması gecikmedi.
Hizbullah Basın Bürosu'ndan yapılan açıklama oldukça sert ve tehdit edici.
BDP'li göstericilerden "ayak takımı bir güruh" ve "beyinsizler" diye bahseden Hizbullah, iki terör örgütü arasında çatışmanın başladığı 90'lı yılları hatırlatıyor PKK'ya.
"...PKK o dönemde içine düştüğü zafer sarhoşluğuyla tüm uyarılarımıza ve her düzeyde ilettiğimiz mesajlarımıza kulak asmadı. O dönemde de şehitler vermemize rağmen, aylarca fiili hiçbir teşebbüste bulunmadan bekledik. Öyle anlaşılıyor ki geçmişini bilmeyen veya unutan, tarihi bilinçten yoksun PKK ve yandaşları içindeki bazı beyinsizler, tarihin tekerrürü için ortam hazırlama yönünde çaba harcamaktadırlar..."
Hizbullah, Yüksekova'da öldürülen Ubeydullah Durna'nın katillerinin PKK tarafından cezalandırılmasını istiyor ve aksi takdirde olacakları şöyle ifade ediyor:
"...Bunu yapmadıkları takdirde, bizim yapma güç ve imkânlarımız vardır. Biz bu olayı tüm yönleriyle deşifre edeceğimiz gibi, bunun neticesinde misillemede bulunma hakkımızı saklı tutuyoruz..."
Açıklama Hizbullah'ın kamuoyunca bilinmeyen bazı bilgileri de deşifre edeceği imajını taşıyor.
Hizbullah, PKK-Hizbullah çatışmasının Kürt halkının aleyhinde olacağının bilincinde olduğunu da açıkça deklare etmesine rağmen bundan sonraki gelişmelerde sorumluluğun Hizbullah'ta aranmamasını istiyor.
Yani ateş sinyalini vermiş durumda.
Böyle muhataralı bir hengâmede en büyük sıkıntıyı bölgedeki Kürt kardeşlerimizin çekeceği çok açık.
Dahası bölgedeki Kürt toplumunda ciddi bir kutuplaşma başlayacak.
Dini hassasiyeti olanların (ki büyük çoğunluk) bu süreçte Hizbullah'a yakın duracağı ve BDP kitlelerine düşman nazarıyla bakacağı bir polarizasyon oluşacak.
Taban sıkıntısı yaşamayan Hizbullah'ın böyle bir çatışma sürecinde kısa sürede serpilmesi hiç zor değil.
Yani Kürtler mevcut siyasal bölünmenin yanında bir de illegal örgütsel tercihle karşı karşıya kalacaklar.
İBDA-C'nin sloganı gibi "Ya bizdensin ya onlardan" anlayışı başlayacak.
Çünkü Hizbullah'ın PKK-BDP ekseni karşısında devlet gibi hukuk ve demokrasi içinde kalma prensibi yok.
90'lı yıllarda olduğu gibi Hizbullah da PKK'nın kullandığı dili kullanacak.
Her iki şiddet lisanı çatışacak.
Yine kan, yine gözyaşı...
Türkiye'ye bakarak "kötü şeyler olacak" diyen BDP'liler, BDP'ye bakarak aynı cümleyi söyleyen Hizbullah'ı görmüyor mu?
Hizbullah tabanına da kendileri çözüm üretmesi gerekmiyor mu?
BDP'liler "gençlerimizi tutamıyoruz" derken şimdi de Hizbullah, BDP'lilere diş bileyen gençlerini artık tutamayacaklarını söylüyor.
Yaşananlar BDP'nin Kürt iradesini temsil etmekten çok uzak olduğunun nişaneleri.
Özgür Kürt vicdanına saygı duyduğunu iddia eden hakikatte ise tüm Kürt kardeşlerimizin iradesini silah zoruyla gasp etmek isteyen PKK-BDP çizgisinin hâlâ kılı kıpırdamıyor.
Samimi bir çözüm peşinde koşan PKK-BDP ekseni, Hizbullah'ı silahlı çatışmaya davet eder mi?
BDP'li göstericilerin yanında bir de onlarla çatışmak üzere Hizbullah gençlerinin sokaklara indiğini düşünebiliyor musunuz?
Güneydoğu'da kıyamet demek bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder