ABDULLAH Öcalan yakalandığında yapılan ucuz kuru gürültü edebiyatını hatırlıyor musunuz? Asalım keselim en kısa zamanda idam edelim... Sonra köprülerin altından çok sular aktı ve APO İmralı imparatoru oldu. Napolyon'un Elbe adasındaki hükümdarlığı gibi.
* DENİZ Baykal'ı kasetle devirdiler ve CHP'ye yön verdiler. Şimdi aynı senaryoyu MHP için deniyorlar. Yatak odalarında gizli profesyonel kameralarla çekilmiş günah kasetleriyle siyasete yön verilebilir mi? Bizde veriliyor. Bu neyin göstergesidir? Siyasetimizin son derece kirlenmiş ve pislenmiş olduğunun.
* GİZLİ derin güçler PKK gerilla savaşının bitmesini kesinlikle istemez. Bu savaşı bitirmeye kalkanlar bitirilir.
* TÜRKİYE'deki PKK savaşının devam etmesi, İsrail ve Siyonizm için çok lüzumlu, hatta zaruridir.
* ERMENİSTAN da bu savaşı istiyor.
* AHİR zaman Türkiye'sinde dehşetli bir bina ve zina patlaması yaşanıyor.
* TAĞUTİ düzeni bir kısım İslamcılar ve Müslümanlar da canla başla destekliyor. Çünkü bozuk düzenin rantlarını yiyorlar.
* DEVEKUŞLARI son zelzelede başlarını kumdan çıkartıp "Eyvah!.." diye bağırdılar. Sonra depremin Marmara'da olmadığını anlayınca başlarını yine kuma gömüp uyumaya başladılar.
* KIZIN biri sevgilisine "Annemi birlikte öldürelim" diye mesaj atmış. Sonra birlikte anayı öldürmüşler. Kimbilir hangi tv dizisinden esinlendiler.
* OTUZ bin kadın TC resmi fahişelik vesikası (KDV'li) almak için devlete müracaat etmiş, sıra bekliyormuş. Bir de ülkede kadın hürriyeti yok diyorlar.
* İSKOÇYA, İngiltere'den kopup ayrı bağımsız bir devlet olmak istiyormuş. Bundan yetmiş sene önce üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk ne hallere düştü.
* SEÇİMLERDEN önce Doğu Akdeniz'de bir senaryo sahneye konulacak. Asıl amaç daha fazla oy devşirmek.
* İSTANBUL'da Mimar Sinan yapısı orta büyüklükteki bir camide bir Pazar sabahı sadece 6 kişilik bir cemaat var. Bir de cami koruma memuru, bendeniz ve iki arkadaşım, yekun on kişi. Mihrapta tam dört sabit mikrofon, imam namaza başlamadan önce yakasına kablolu seyyar bir mikrofon daha taktı, oldu beş mikrofon... Bir milyonluk semtin göbeğindeki tarihi camide on kişi beş mikrofonla sabah namazı kıldık. Türkiye'de İslam ilerliyor, Müslümanlar uyanıyor ve mikrofonlaşıyor...
* SULTANAHMET'e parke taşları döşeniyor. Havalar ısındı, mahşeri bir kalabalık var. Yol, inşaat dolayısıyla kapalı olduğu için herkes havuzlu parkın çimenlerine basıyor. Fatih Belediyesinden rica ediyorum: Şu yol ve kaldırım işi bir an önce bitirilse ne iyi olur.
* ADAMCAĞIZI elli bin liraya bir iki gün içinde ameliyat edeceklermiş. Bereket versin, bir tanıdığı duymuş, vaz geçirmiş. Şimdi sağlığı düzeliyormuş.
* KEMALİST bir ilahiyatçının yazdığına göre M. Kemal Paşa son derece dindar, sofu bir Müslümanmış. Fesubhanallah!
* Kitap piyasasında 200'e yakın Kur'an meali, tercümesi, tefsiri varmış. Bu sayı gittikçe artıyormuş. Acaba bunların kaçta kaçı ehliyetli alimler/müfessirler tarafından Allah rızası için yazılıp yayınlanmıştır?
* İNTERNETTE okudum, kredi kartlarıyla halkı aldatıp dolandırıyorlarmış. Haber başlığında "Bu tuzağa düşmeyiniz" yazılıydı, metnini okumadım. Kredi kartım yok. Tuzaklara karşı güvendeyim.
* BİN masaj salonundan biri basılmış, yakalanan kadınlar emniyete götürülmüş. Resimlerini gördüm, yüzlerini örtmüşlerdi. Kısa zamanda kurtulurlar. Bir sorum var: Geriye kalan 999 masaj salonu ne zaman basılacak? Acelesi yok mu?
* Havalar ısındı ya, oduncular ve kömürcüler kan ağlıyor, dondurmacıların yüzü gülüyor. Dünya böyledir, kimi güler, kimi ağlar.
* Aile bütçeleri on bin lira. Yine de sıkıntı çekiyorlar, bereketsizlik içindeler. Bayat ekmekleri çöpe atanlar sıkıntıdan hiç kurtulmaz.
* ADAM bundan yedi sene önce damına yuva kurup yavru çıkartan martıların yuvalarını, gürültü ediyorlar ve etrafı kirletiyorlar diye bozmuş, yavrularını öldürmüş. Yedi sene bir şey olmamış. Sonra geçenlerde bir görünmez kaza gelmiş, adam tepesi üstü düşmüş. Şimdi alçılar içindeymiş. Geçmiş olsuna gelenlere, ayağım kaydı da o yüzden düştüm diyormuş.
* KENDİNİ aydın ve kültürlü sayan ve sanan o zat bir komşu ülkeye gitmiş, bir hafta gezip tozmuş ve bu müddet içinde bir müzeyi bile gezmemiş. Meğerse ne cahil aydınmış!
* AÇIK oturumda dehşetli bir kavga çıkartmış, küfr etmekle yetinmemiş, yerinden kalkıp yumruk atmış. Bir reyting olmuş ki, sormayın. Epey de ün kazanmış.
* (İkinci yazı)
Roma, Bizans, İstanbul...
ESKİ Roma'da senede yüz günden fazla bayram, şenlik, festival, eğlence günü olduğunu tarih kitapları yazıyor.
Roma şehrinde ahaliye buğday ve şarap bedava verilirmiş. Yesinler içsinler karınları tok olsun, kafaları dumanlı olsun, eğlensinler...
Esir savaşçıların birbirini boğazladığı kanlı ve vahşi gladyatör oyunlarına halk bayılırmış.
Bu eski Roma'nın mimarisi ve şehirciliği bugünkünden daha güzel ve sanatlı imiş.
Sonunda Barbarlar Roma'ya hücum etmişler ve dünyanın merkezi sayılan Roma batmış.
Roma putlara taparmış.
Putları inkar ettikleri ve onlara tapmadıkları için ilk Hıristiyanlara büyük zulümler yapılmış.
Tarihin sonlarına yaklaşılınca Roma'nın tahrip edileceği söyleniyor.
Büyük şehir yanacak yıkılacak, Papalık çökecekmiş.
Malaki kehanetlerine göre bundan sonra bir papa daha olacak.
Roma zaten hiçbir zaman temiz bir şehir olmadı.
Orada muharref Hıristiyanlığın ahlak ilkeleri de uygulanamadı.
İstanbul ikinci bir Roma'dır.
Uzaktan bakıldığında camiler, kubbeler ve minareler şehri İstanbul.
Günden beş kez üç bin caminin minarelerinden yüksek sesle ezanlar okunan İstanbul.
Eski Roma'nın, Bizans'ın, Sodom ve Gomore'nin, Babil'in bütün kötülükleri bu şehirde sergileniyor.
İstanbul bina ve zina devrini yaşıyor.
On sekizinci asırda bir divan şairi İstanbul halkına hitaben "Eya ey İslambol halkı!.." diye başlayan ağır bir manzume yazmış, Müslümanları uyarmış.
18'inci asırda İstanbul, bugünküne göre çok temizmiş. Halife varmış, devlet çok büyükmüş, beş vakit namaz kılınırmış, kadınların tamamı tesettürlüymüş, kadılar Şeriat hükümlerini uygularmış, her hafta Cuma selamlığı olurmuş.
Bugünkü İstanbul'a bir hal olmuş, günah ve kötülükler aşikare işlenir olmuş.
Günahkar da olsa eski İstanbul'da Müslüman halk güneşin doğmasından bir saat önce uyanır, Büyük Türk'ten en hakir dilenciye kadar erte namazı kılarmış.
Padişahlardan biri bir gün sabah namazına kalkamayıp kaçırdığı için çok ağlamış "Uyan ey gözlerim hab-ı gafletten" diye başlayan bir ilahi yazmış. Eski İstanbul'da, yabancılar bir camiye girip gezebilmek için Şeyhülislamlıktan izin kağıdı almak zorundaymış.
Şimdiki İstanbul'a bakın, Sultan Ahmet camii açık saçık turistlerle dolu.
Eski İstanbul'da Galata'da, bir iki yerde içilir, günah edilirmiş. Şimdiki İstanbul'un nice yeri Galata oldu.
Eski İstanbul'da televizyon yokmuş, müstehcen yayın yapan gazeteler ve dergiler yokmuş.
Eski İstanbul'da padişah tuğralı resmi fahişe vesikaları yokmuş.
Yeni İstanbul Babil'i, Sodom Gomore'yi, Roma ve Bizans'ı geçti.
Artık "Ey İstanbul halkı uyanın bu gafletten bu gidiş iyi değildir!" diye uyaracak bir şair de yok.
İstanbul dualı bir şehir.
Beldetün tayyibetün Fetih tarihini veriyor.
Peygamber Kostantiniyye mutlaka feth edilecektir demiş.
Bu şehirde otuza yakın sahabe kabri ve makamı bulunuyor.
Alemdar-ı Nebevi Hazret-i Eyyub el-Ensari...
İstanbul topraklarında rabbani ulema, fukaha, evliyaullah, suleha sırlanmış.
Lakin bu dualı şehirde son çağda azgınlık, fısk fücur, nifak şikak, günah tuğyan isyan fuhşiyat çoğalmış.
Halkın büyük kısmı namazı terk etmiş, şehvetlerine uymuş.
Eski Bizans'ta Yeşiller Maviler varmış. Yeni İstanbul'da futbol delileri.
Erken uyanan İstanbul şimdi seher vakitlerinde gaflet uykusunda.
Cinayetler, adam öldürmeler, kan dökmeler yaygın hale gelmiş.
Ahali-i Müslime ribaya batmış.
Deccalın gözü her eve girmiş.
Tağuti güçler şehre hakim olmuş.
Altın Buzağı saltanatı.
Eski İstanbul'da da günah varmış ama yeni İstanbul'un günahları yüz kat fazla.
Eski İstanbul'un günah kefesinin karşısında sevap kefesi varmış, Medaris-i islamiyede hayırlı ilimler öğretilirmiş, zevaya ve tekayada zikrullah yapılırmış. Bozukluklar da olsa iş hayatını tanzim eden fütüvvet teşkilatı ve ahlakı varmış. Yenilgiler başlamış da olsa sınırlarda cihad yapan ordular varmış.
Yeni İstanbul o hale gelmiş ki, artık zina bile suç sayılmıyor.
Ne yaman bir inkılab olmuş, birkaç Müslüman aile bir hoca tutup çocuklarına tatilde din ve Kur'an dersi verdiremiyor. On beş yaşından küçük çocuklara din ve Kur'an dersi vermek yasak.
Şehre ne olmuş böyle, her yer Frenk ve Latin yazılı levha ve kitabelerle dolmuş.
Caddelerde, meydanlarda, nakil vasıtalarında herkesin arasında birbirine sarılıp öpüşenler görülüyor, kimse ses çıkartamıyor.
Müslümanlar Taksim'deki kilisenin karşısına bir cami yaptırmak istiyor, yaptıramıyor, burası laik bir meydandır, camiye izin vermeyiz diye haykırıyorlar.
Eski İstanbul'da plaj yokmuş. Şimdi kadın erkek karışık ne çok plaj var.
Milyonlarca İstanbul Müslümanı daha fazla para, daha fazla konfor, daha fazla lüks için çırpınıyor.
Acaba bu İstanbul'un başına büyük bir iş gelir mi?
Zelzele falan olur mu?
On sene önce Müslüman bir gazeteci zelzele Allah'ın bir cezasıdır diye yazdığı için hapse atılmıştı.
Yaman İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder