Sünniliğin ve Türklerin merkezde olmadığı bir yapı Ortadoğu sorunlarını çözemez. Çözmek yerine daha da düğümler ve karmaşık hale getirir. Zira İslam’ın Serüveni adlı kitabın yazarı Amerikalı Marshal G. S. Hodgson’ın da belirttiği gibi, İslam dünyasının merkezi anlayışı ve küresel duruşu Sünniliktir. Küresel siyasi aktörü ise Türklerdir. Bu ikisi birleşmedikçe ve terkip haline gelmedikçe Ortadoğu’nun sorunları çözülemez. Arap dünyasında rejimleri yıkan ve partileri aşan bir halk hareketi var. Bu halk hareketi kesinlikle bir cereyandır ve akımdır. Bu akımın içinde her türlü eğilim barınmaktadır. İleride siyasi olarak bu değişimin merkezinde değişen ve gelişen Türkiye olmalıdır. ABD’nin vuruşarak çekildiği bölgedeki boşluğu bu terkip doldurmalıdır. Sünni düşmanlığı ile Türk düşmanlığı sonuçta aynı istikamete dökülmekte ve aynı mecraya akmaktadır. Zira, Fatimileri yıkan ve Safevileri gerileten ve İslam birliğini siyasi ve fikri olarak büyük çapta temin eden Türk-Sünni (elbette Arap ve Kürtler de dahil olmak üzere) terkibi ve damarı olmuştur. Türklerin ve Sünniliğin merkezde olmadığı yani çoğunluğu temsil etmeyen yapılar ancak bölünmeyi ve dolayısıyla çekişmeyi artırır ve çileyi ve süreci uzatırlar. Tarih bunun en önemli tanığıdır. Bir müddet önce Lübnan’la alakalı bir kamuoyu yoklaması okumuştum. Buna göre Sünni kesimler arasında Hizbullah’ı tasvip edenlerin oranı yüzde 8’de kalırken Maruniler arasında bu oranın yüzde 20’ye çıktığını gördüm. Yani Hizbullah’ın en az popüler olduğu kesim Sünnilerdi. Doğrusu bu sonucu yorumlamakta zorlandım. Ama zamanla bunun nedenini anladım. Türkiye’de ve dışında bunu Sünnilerin Amerikan muhibbanlığına veya sempatizanlığına bağlayanlar olabilir. Lakin böyle olmadığı güneş kadar aşikar. Zira, Lübnan Sünnileri arasında yapılacak bir kamuoyu yoklaması ile Amerikan düşmanlığının diğer Sünni ülkelerdeki gibi yüksek olduğu ve tavan yaptığı görülecektir. Öyle ise Lübnanlı Sünniler hem ABD hem de Hizbullah’ı eşit şekilde karşılar. Neden acaba?
¥
Bunun nedeni karşı cephenin derin Sünni düşmanlığında yatmaktadır. Son Wikileaks belgeleri de bunu açıkça ortaya koymuştur. Lübnan’daki Amerikan Elçisi Jeffrey D. Feltman, Washington’a bir rapor yolluyor. 2007 yılına ait olan rapor bugünlerde Wikileaks belgeleri arasında yayınlanıyor. Raporun konusu Hizbullah’ın müttefiklerinden Michael Aoun’un Sünnilere karşı bakışı ve yaklaşımı. Sünnilere olan kin ve nefretinin Michael Aoun’u nasıl Hizbullah ile ittifaka yönlendirdiği ve ortak hale getirdiği belgede açıkça görülüyor. 6 Şubat 2006 tarihinde taraflar ortaklık zaptı imzalıyor. Böylece ortak Sünni düşmanlığı marjinal alandaki rakipleri bir araya getiriyor. Amerikan Elçisi Feltman’a, Michael Aoun’un bakışını aktaran ve hikaye eden Maruni bakanlardan Şarl Rızk oluyor. Michael Aoun’un Paris dönüşünden sonra Hizbullah ile siyasi ortaklığa gitmesinin hikayesi aynı zamanda Kerim Bakradoni’nin “Şok ve Devrim” kitabında da tafsilatlı bir şekilde anlatılıyor. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ zemininden hareket eden Michael Aoun, Wikileaks raporuna göre Sünnileri ‘hayvanlar’ olarak nitelendiriyor. Aoun, ittifaka girdiği Şiileri ve Hizbullah’ı ‘Lübnan’ı (toprağı) seven Lübnanlılar’ olarak tanımlıyor. Aoun Hizbullah üzerinden Suriye rejimiyle ittifakını da şöyle gerekçelendiriyor: Çok hazzetmesem de Lübnan’ı Sünnilerden korumak ve onlara bırakmamak için Nuseyrilerle ittifaka gitmekten başka çarem yok.
¥
Michael Aoun, Nasrallah ve kendisinin Suriye’nin ötesinde İran’ı yeğlediklerini söylüyor. Bunun üç nedeni var: Birincisi İranlılar Sünni değil. İkincisi Arapça bilmiyorlar. Üçüncüsü de, Lübnan sınırından çok uzaklar. Raporda en dikkat çekici husus, Beyrut’taki İran Büyükelçisi Muhammed Rıza Şeybani ile Amerikan Büyükelçisi Jeffrey D. Feltman arasında zımni anlayış iklimidir. Aoun, Şeybani’den bizzat Amerikan-İran diyalogunun önemini duymuş ve bu ittifakın bir gün kendisini cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyacağına da inanmıştır. Aoun’a göre, Amerikan Elçisi Feltman da Sünni tehlikesinin farkındadır ve bu hususta Sünni kesimin düşmanlarını anlayışla karşılamaktadır (Lübnan’da yayınlanan En Nahar gazetesi, Ahmet Ayyaş: Hulefau İran ve suku’t en nizam es Suri, 21 Mart, 2001/ http://www.elaph.com/ Web/NewsPapers/2011/5/656512.html?entry=homepagenewspapers). Ulusalcılar, Amerikancılar ve siyasi teşeyyü ve taraftarları hepsi Sünniliğin siyasi rolünden ürkmektedir. Zira hepsinin hesaplarını bozacak İslam dünyasının en büyük denklemi Sünniliktir. Bu mezhepçilik değil aksine uçların mezhepçiliğine karşı bir savunma düzeni ve halidir. Zira Sünnilik İslam dünyasının küresel gücü ve ortak bölenidir. Sünnilik çoğunluk olmasına rağmen her cephede savunmadadır. Bazı hesap kitap bilmez Sünniler ise kiminle aynı hendekte olduğunu bilmeyecek kadar habu gaflet içinde gözüküyorlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder