Kimseyi incitmek, yaralamak istemem. Bir insanın siyasî duruşu -özellikle büyük davaların peşinde olanlar için- aynı zamanda varoluş biçimidir. Israrla savunduğunuz siyasî değerlerde hayatın anlamı ve gayesi saklıdır.
Ülkücülük işte böyle bir fikirdir. 12 Haziran'da sandığa girecek bir oydan ibaret değildir. Bugünün fırtınaları dindikten, güneş altında bataklık kuruduktan sonra da geride kalacak olandır.
CNN Türk'te Devlet Bahçeli benim için 'ülkücülükle ilgisi yoktur' dediği zaman rahat bir nefes aldım. Bahçeli tarafından onaylanmak büyük bir tehlike. 'Eski ülkücü' sıfatıyla yetinmek artık büyük bir imtiyaz. Peki, nedir ülkücülük? Benim geçmişim, inandıklarım, kişiliğim, yaşadığım sıkıntılar, katlandığım zorluklar, çektiğim işkenceler ve acılar. Öncelikle bir fikir. Türk milliyetçiliğinin, dünyayı şekillendirecek çapta, rafine bir akla dönüşmesi. Türk devletini sonsuza kadar yaşatma iradesi; devlet-i ebed müddet. Saf, tertemiz, duru bir inanç. Bir adanmışlık, bir 'fena fi'l millet' olma hali. Kendi sınırlarını aşma cehdi. Yüce bir dava uğruna gözüpeklik, delicesine bir cesaret. Yüksek bir ahlâk ve fazilet. Ziya Gökalp'ten, Erol Güngör'den, Arvasi'den beslenen zengin ve derin bir fikir manzumesi. Zor anlarda bu milletin doğal biçimde gösterdiği sağlıklı refleksler. Hangi görüşten olursanız olun herkes için en azından saygıyı hak eden bir varoluş hali.
Ve bizler, kendi geçmişimizi, kendi kişiliğimizi savunmakla mükellefiz.
Bu savunmanın yegâne biçimi de şudur: MHP'den yansıyan manzara ile ülkücülük arasında yakından uzaktan hiçbir alâka yoktur. Hiç olmazsa ortak kaderi paylaştığım kendi neslim adına konuşmaya mezunum: Devlet Bahçeli'nin adını koyduğu, tanımladığı ve sınırlarını çizdiği ülkücülükle bizim geçmişimizin herhangi bir ortak paydası bulunmadığını, hiçbir yakınlığımızın, hiçbir bağımızın olmadığını herkesin bilmesi ve anlaması gerekir.
Mesele kişiler ve kişilikler değil. Dünyası kararan, yuvası dağılan daha ötesi bütün itibarını kaybeden MHP'li yöneticiler arasında eski arkadaşlarım var. İnsan, derin bir ızdırap duyuyor; kınamaktan ziyade utancına ortak oluyor. Geçmişlerine tereddütsüz kefil olduğunuz insanlar bunlar. Demek ki 'eski ülkücülük'te sorun yok; sorun yenisinde. Bugünlerini Allah'a havale etmek en doğrusu. Günahları Allah'a karşı, tövbe kapısı da açık. Ya kul hakkı? Ya bu milletin hukuku? Eski ve yeni ülkücülüğün farklılaşan hali?
Bu hal bir yapının, bir ortamın, bir iklimin eseri. İstisnai değil, genel olduğuna göre bu kirliliği üreten ve ülkücülüğün fıtratına yabancı bir düzenek iş başında. Bireysel hayatlarda gördüğünüz ahlak dışılığı, savunulan fikirlerden, izlenen politikalardan nasıl ayırt edebilirsiniz? MHP'nin bugün savunduğu tarzda bir milliyetçiliğe nasıl ikna olursunuz?
Dibe vurmak, aynı zamanda yükselişin başlangıcıdır. MHP, tepeden tırnağa arınacak, titreyip yeniden aslına dönecek bir sürece giriyor. Kimse yanlış bir düşünceye kapılmasın. Saf hali yaşanmışken, aslı herkesin hafızasında dururken bir hareketi yeniden ayağa kaldırmak kolaydır. İnandırıcı, ikna edici bir arınma sürecinin yaşanması ve ehil ellerin dizginleri ele alması yeterlidir. MHP'de bir dönem kapanıyor; yepyeni bir dönem başlıyor. Belki yeniden inşa edilecek binada bize de çalacak bir kapı konulur.
Belli ki MHP, bu kasetlerle esir alınmış, şantaja boyun eğmişti. Şantaj uygulandı, esaret kalktı. Sonuçtan sebebe gidersek, bu operasyonla MHP'nin bu seçimde barajın altında kalması ve sonrasında da liderini değiştirmesi amaçlanıyor. Gidecek oylar CHP'ye gidecek ve sonrasında Ergenekon projelerini uygulayacak biri MHP'nin başına geçecek.
Mümkün mü? Baraj meselesi, halkın tercihine bağlı. Ama yeni MHP liderliği için söylenecek bir söz var. Bu proje eski ülkücüleri hesaba katmıyor. Ülkücülük, hafife alınacak bir birikim değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder