Her nefis ölümü tadacaktır... Ayet böyle diyor... Bazılarının sinirini bozsa da, hakikat bu...
Dünyaya kazık çakmayacağız. Bir gün öleceğiz... Endişeli modernler de ölecek.
Endişesiz muhafazakârlar da ölecek.
Kasetle terbiye edilen “tedirgin ülkücüler” de ölecek.
Hatta Kemal Bey de ölecek.
Ne hazin tecellidir ki, iletişim ve telekomünikasyon çağında bazı nefisler, ölümle birlikte, “kaset acısı”nı da tadıyor.
Kaset, handiyse siyaset denilen “kirletilmiş oyun”un en temel aparatı haline geldi... Trend devam ederse kaseti olmayanı adamdan saymayacaklar, aday göstermeyecekler, hatta kız bile vermeyecekler.
Hayır, elbette kasetçinin amacı MHP’yi barajın altına itmek değil.
Devlet Bahçeli yanılıyor...
Kaset mağduru Deniz Baykal da yanılıyor...
Hedef olarak seçilen isimlere baktığımızda, Baykal’ın “AKP Meclis’te tek başına kalıp anayasa yapmak istiyor” sözü, kulağa hoş gelen boş bir söz olarak kalıyor.
Meclis’te tek kalmış AKP anayasa yapamaz.
Zaten bütün mesele, AK Parti’yi Meclis’te yalnız bırakıp, anayasa çalışmalarının meşruiyetini sorgulamak, daha doğrusu “tahkim sürecini” akamete uğratmak değil mi?
BDP’li Aysel Tuğluk ne diyordu? “400 milletvekiliyle de gelseler, bu anayasayı yaptırmayacağız...”
Bu anayasayı yaptırmamak için “devletlu”, elindeki bütün melanet senaryolarını uygulamaya koyacak...
Hiç kuşkunuz olmasın...
MHP’siz bir Meclis de, bu “melanet senaryolarının” bir parçası...
Bundan da kuşkunuz olmasın.
MHP’siz bir Meclis daha da kötü bir sonuca yol açacak, “PKK’lılar Meclis’te, milliyetçiler dışarıda” söylemini dolaşıma sokacaktır ki, bu sözün belirleyeceği sert siyasal iklim, “normalleşme” ve “demokratikleşme” çabalarını da zora sokacaktır. Bir de, kendisini MHP üzerinden ifade eden “milliyetçi enerjinin” dışarıda kaldığını düşünün...
Bu enerji nerede, nasıl boşalacak? İnsan düşünmek bile istemiyor.
Kasetlerle birlikte MHP’nin yara aldığını iddia edenler de yanılıyor.
MHP yara almadı.
Bilakis güç tahkim etti.
Konuştuğum bütün ülkücüler, Bahçeli’nin kriz yönetiminden memnun olmamakla birlikte, 12 Haziran’da partilerine sahip çıkacaklarını, “inadına MHP” diyerek kaset siyasetini boşa çıkaracaklarını söylüyorlar.
Şunu eklemeyi de ihmal etmiyorlar tabii: “Taban bu isimleri onaylamıyordu zaten. Kasetler, onların partiden uzaklaştırılmalarını sağladığı için ayrıca çok iyi oldu...”
Baykal’ın kaseti CHP’yi değişim rotasına sokmuş, iktidar alternatifi haline getirmişti. Bir de, Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir “değer” kazandırmıştı Türk siyasetine...
MHP’lilerin kaseti de benzer bir sonuca yol açacak, partide değişim sürecini hızlandıracaktır.
Benim aklıma bir şey geldi...
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun kaseti çıksa ne olur?
Bu rahatlıkla konuşabilir miyiz?
Kasetler üzerinde siyasi geyik çevirebilir miyiz?
Dahası, bu kasetlerin ülkeye faturası ne olur?
Bahçeli’nin kaseti çıksa, herhalde ortada MHP diye bir parti kalmaz ama Kılıçdaroğlu’nun kaseti çıksa bir şey değişmez.
Çünkü, hiçbir kaset, “Angus sığırı, deli, statükocunun Allah’ı Ankara’da oturuyor, kalpazan, adam ol Recep, kıvırma” sözleri kadar, sahibine zarar veremez!
İlle de Kılıçdaroğlu’nu mahcup etmek mi istiyorsunuz?
Düzenek hazırlamanıza gerek yok, yürüyen merdiven görüntülerini yayınlayın yeter...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder