Kürt meselesi öyle siyasi hesaplarla kurcalanacak bir mesele değil.
Siyasetçiler kendi kafalarında çeşitli zamanlamalar, düzenlemeler, takvimler, planlar oluşturabilirler ama hayat onların “zamanlamasına” uymuyor.
Birdenbire hep birlikte yeniden kanlı bir belanın kıyısına geliveriyoruz.
Önce, PKK’nın ateşkes ilan etmesine rağmen askerî birlikler hiç gerekmediği halde gidip Dersim’de yedi PKK’lıyı öldürdü.
Buna kimin, niye, hangi amaçla karar verdiği anlaşılamadı.
Bir anda ortalık gerildi.
Dün Diyarbakır bir şehir halinde yasa gömüldü.
Böyle “bir olayla” gerginliğin tahminlerin üstünde artmasını anlayamayanların, yaşanan her olayın “otuz yıllık bir savaşın” yarattığı harabiyetin üstüne eklendiğini kavramaları lazım.
Ardından, “PKK’lı olduğu söylenen” bir grup gidip Kastamonu’da bir polisi vurdu.
Böyle bir saldırının niye gerçekleştiğini de anlamak mümkün değil.
İmralı’da devletl-Öcalan görüşmeleri “açıkça” sürerken böyle bir eylem nasıl bir sonuç yaratacak, bu “müzakerelerin” olumlu bir yönde gitmesine yardım mı edecek?
Hayır, tam aksine.
Üstelik bu saldırının yapılacağı daha önceden bilindiği, Emre Uslu bunu geçen hafta yazdığı halde, Kastamonu gibi yerde böyle bir cinayetin işlenmesi yaşanan olayların tuhaflığını daha da arttırdı.
Bu iki olay, “Kürt meselesini ben kafamdaki hesaplara göre çözerim” diyen bütün siyasetçilere açık bir mesaj aslında.
Hayatın kontrolünü elinizde tutamazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder