24 Mayıs 2011 Salı Ben “Machiavelli” diyeyim, siz Makyavel anlayın... Floransalı bir zattır... Bir siyasetçidir... Bunun bir de sonuna “izm” getirilen “görüşleri” vardır.
Bu görüşler şu şekilde özetlenebilir:
Ne adaleti? Adalet diye bir şey yoktur. Adalet güçlüden yana olduğunda adalettir.
Başarıya giden her yol mubahtır.
Size bir kötülük yapıldığında, buna “misliyle” karşılık vermelisiniz.
Maksadınız iktidar ve “sonsuz erk”e ulaşmaksa, hiç çekinmeden her türlü pisliği yapabilirsiniz.
Bu görüşlerin “bireyselcilik” ve “bencillik” gibi, ancak psikiyatri konusu olabilecek alt başlıkları da vardır ama aynı zamanda bir “gösteren” (teşhir eden) olarak Machiavelli’in değerinden ve öneminden bir şey eksiltmezler.
Denilebilir ki, “Amaca giden yolda her türlü pisliği meşru gören Machiavelli, iktidar hırsıyla yanıp tutuşanların kolektif bilinçaltını ele vermiştir, bir anlamda ‘Kral çıplak’ demiştir, üstelik kötü kişi olma pahasına bunu yapmıştır...”
Doğrudur...
Makyavelizm çünkü, siyasette ve “devlet yönetiminde” açıklayıcı bir yordamdır hâlâ...
Bu sıkıcı girizgâhtan sonra, sözü Kemal Kılıçdaroğlu’na getireceğim anlaşılmıştır...
Zaten “saplantılı yazarınız” yemedi içmedi, sözü Kılıçdaroğlu’na getirecek uygun bir fırsat aradı ve çok şükür bulmakta gecikmedi.
Hatırlarsanız Trabzon’a gitmiş, orada yaptığı konuşmada “Trabzonspor’u da biz şampiyon yaparız” gibilerden laflar etmişti.
Her müşkülümüze anında yetişiyordu zaten.
Her problemimizi çözüyordu.
İşsizlik mi? “Ancak biz ortadan kaldırırız...”
Gelir dağılımı adaletsizliği mi? “Herkese maaş dağıtırız, hallederiz.”
Köylünün elektrik borcu mu? “Sileriz...”
Mazot mu? “Ondan kolay ne var... Fiyatını düşürürüz...”
Bu “vaatler kalemi” ister istemez “kaynak” sorununu gündeme getiriyor, “Kemal Bey bu parayı nerden bulacak?” türünden sorulara yol açıyordu ama doğru soru şu olmalıydı bence: “Kimin parasını kime dağıtıyorsun?”
Kamu kesesinden istihdam yaratabilirsin...
Bir çözümdür.
Nitekim, bir konuşmasında, “İktidara geldiklerinde, bazı işletmeleri özelleştirmeden muaf tutacaklarını” söylemişti... Dünyanın 40’lı yıllarda terk ettiği “devlet kapitalizmi” uygulamasına işlerlik kazandırarak, “kamu sübvansiyonlarıyla” işsize maaş dağıtacak. Yani, batıracak... Sovyet Rusya bile batmıştı, “cennet vallahi” dedikleri İsveç bile batmıştı da, kurtuluşu Kemal’lerini ayıklayıp “serbest piyasa ekonomisine” dönmekte bulmuşlardı.
Hadi, anakronik de olsa, hiçbir geçerliliği ve ciddiyeti bulunmasa da, bir fikirdir, bir çözümdür...
Peki, Trabzonspor’u nasıl şampiyon yapacaksın?
Hangi KHK’yla?
Hangi yasa ve yönetmelikle?
İktidara giden her yol meşrudur, tamam da... İktidara götürecek yolların, bu yollarda kullanılacak araçların istinat ettiği “somut karşılıklar” olmalıdır... Bir rasyonaliteye dayanmalıdır... Değil mi?
Dün, yeni bir beyanatını okudum...
Çorum’a gitmiş, Çorum takımının küme düşmesini AK Parti hükümetiyle ilişkilendirmiş. Demek ki Kemal Bey iktidarda olsa, Çorumspor ligden düşmeyecek, belki de bir üst lige terfi edecekti...
Bu beyanatı okuyunca “pes” dedim,
İdrak, izan, akıl, dimağ dumura uğruyor ki, başka da bir şey diyemedim.
Pes! Sadece pes!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder