İnternetten basit bir araştırma sonucunda Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün “çok iyi şeyler olacak” sözünü ne zaman söylediğini buldum.
Sayın Gül bu ifadeyi 10 Mart 2009 günü, yani yaklaşık iki sene iki ay önce Tahran’a giderken kullanmış.
Sayın Gül’ün “çok iyi şeyler olacak” sözünü kullandığı gün aynı zamanda, aynı konuşmanın başka bir yerinde “Bu meseleyi sadece sınır dışına yüklemek yanlış olur” ifadesini de okuyorum.
Bu son ifadeyi de en azından “çok iyi şeyler olacak” ifadesi kadar önemsiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu güzel ifadesi BDP’li Sayın Aysel Tuğluk’un “çok kötü şeyler olacak” ifadesi ile yeniden gündeme geldi.
Sayın Aysel Tuğluk’un bu son demeci talihsiz bir demeç, buna hiç kuşku yok ama kanımca üzerinde durulması gereken esas mesele başka.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “çok iyi şeyler olacak” sözünden günümüze neler oldu da, “çok iyi şeyler” bir türlü olamadı?
Sayın Gül bu ifadeyi herhalde iyi uyuduğu bir geceden sonra keyfi yerinde olduğu, dünyayı toz pembe gördüğü bir sabah kullanmadı.
Sayın Cumhurbaşkanı bu ifadeyi muhakkak bir dizi gelişmenin, bir dizi istihbaratın, bir dizi görüşmenin neticesinde dile getirdi.
Kürt meselesi gibi gerçekten çok taraflı bir konuda Sayın Cumhurbaşkanı bu ifadeyi gazetecilere kullanabilmiş ise benim düşünebildiğim, tarafların tümüyle görüşmelerde bir noktaya gelindikten sonra bu sözün kullanılmış olduğu.
Aksi çok gayri ciddi olur, Sayın Gül gibi çok tecrübeli bir siyasetçi, bir devlet adamı bunu yapmaz.
Aklıma gelen taraflar Ankara (kaç Ankara var, burada bir problem olabilir), PKK’nın, Kongra-Gel’in tüm unsurları, İmralı, Kuzey Irak Kürt yönetimi-Barzani, muhtemelen Talabani, mutlaka ABD, bir ihtimal CHP yönetimi; aklıma gelmeyenler de olabilir.
Görüşülmesi gerekenler arasında muhtemelen MHP yok.
Sayın Gül’ün bu açıklamayı yaptığı 10 Mart 2009 sonrası neler oldu da bu süreç yürümedi ve “çok iyi şeyler olamadı”?
Sayın Gül’ün bu açıklamayı yaptığı belirli bir mutabakat ortamından bir kaos ortamına nasıl gelindi?
Kimler bu sürecin işlemesini istemedi?
İstememek başka bir şey de süreci baltalayabilmek başka bir konu.
Kimlerin içeride süreci sabote edebilme gücü ve yetkisi gündeme geldi?
Mutabakatın bozulmasında iç dinamikler mi, dış dinamikler mi daha etkili oldu?
Çözümsüzlükten beslenenler bu süreci sabote etti ise, bu kişi ya da kurumlar kimlerdir?
Bu sürecin iyi bilinmesi Türkiye’nin şifrelerinin çözülmesi için hayati önemi haiz.
Yaklaşan 12 Eylül referandumu ve 12 Haziran genel seçimleri nedeniyle MHP faktörünün konuyu suistimal etme ihtimalinin süreci askıya aldırdığı savı bana çok ciddi gelmiyor.
Bu ihtimal Sayın Gül düzeyinde açıklanan mutabakatı fazla hafife almak olur diye düşünüyorum.
Sayın Gül’ün bu konuyu bugün açıklama ihtimali herhalde sıfır.
Allah hepimize ömür versin, Sayın Gül, umarım bu meseleyi anılarında tüm detaylarıyla yazar da, biz de okur, öğreniriz.
Sayın Gül bu ifadeyi 10 Mart 2009 günü, yani yaklaşık iki sene iki ay önce Tahran’a giderken kullanmış.
Sayın Gül’ün “çok iyi şeyler olacak” sözünü kullandığı gün aynı zamanda, aynı konuşmanın başka bir yerinde “Bu meseleyi sadece sınır dışına yüklemek yanlış olur” ifadesini de okuyorum.
Bu son ifadeyi de en azından “çok iyi şeyler olacak” ifadesi kadar önemsiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu güzel ifadesi BDP’li Sayın Aysel Tuğluk’un “çok kötü şeyler olacak” ifadesi ile yeniden gündeme geldi.
Sayın Aysel Tuğluk’un bu son demeci talihsiz bir demeç, buna hiç kuşku yok ama kanımca üzerinde durulması gereken esas mesele başka.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “çok iyi şeyler olacak” sözünden günümüze neler oldu da, “çok iyi şeyler” bir türlü olamadı?
Sayın Gül bu ifadeyi herhalde iyi uyuduğu bir geceden sonra keyfi yerinde olduğu, dünyayı toz pembe gördüğü bir sabah kullanmadı.
Sayın Cumhurbaşkanı bu ifadeyi muhakkak bir dizi gelişmenin, bir dizi istihbaratın, bir dizi görüşmenin neticesinde dile getirdi.
Kürt meselesi gibi gerçekten çok taraflı bir konuda Sayın Cumhurbaşkanı bu ifadeyi gazetecilere kullanabilmiş ise benim düşünebildiğim, tarafların tümüyle görüşmelerde bir noktaya gelindikten sonra bu sözün kullanılmış olduğu.
Aksi çok gayri ciddi olur, Sayın Gül gibi çok tecrübeli bir siyasetçi, bir devlet adamı bunu yapmaz.
Aklıma gelen taraflar Ankara (kaç Ankara var, burada bir problem olabilir), PKK’nın, Kongra-Gel’in tüm unsurları, İmralı, Kuzey Irak Kürt yönetimi-Barzani, muhtemelen Talabani, mutlaka ABD, bir ihtimal CHP yönetimi; aklıma gelmeyenler de olabilir.
Görüşülmesi gerekenler arasında muhtemelen MHP yok.
Sayın Gül’ün bu açıklamayı yaptığı 10 Mart 2009 sonrası neler oldu da bu süreç yürümedi ve “çok iyi şeyler olamadı”?
Sayın Gül’ün bu açıklamayı yaptığı belirli bir mutabakat ortamından bir kaos ortamına nasıl gelindi?
Kimler bu sürecin işlemesini istemedi?
İstememek başka bir şey de süreci baltalayabilmek başka bir konu.
Kimlerin içeride süreci sabote edebilme gücü ve yetkisi gündeme geldi?
Mutabakatın bozulmasında iç dinamikler mi, dış dinamikler mi daha etkili oldu?
Çözümsüzlükten beslenenler bu süreci sabote etti ise, bu kişi ya da kurumlar kimlerdir?
Bu sürecin iyi bilinmesi Türkiye’nin şifrelerinin çözülmesi için hayati önemi haiz.
Yaklaşan 12 Eylül referandumu ve 12 Haziran genel seçimleri nedeniyle MHP faktörünün konuyu suistimal etme ihtimalinin süreci askıya aldırdığı savı bana çok ciddi gelmiyor.
Bu ihtimal Sayın Gül düzeyinde açıklanan mutabakatı fazla hafife almak olur diye düşünüyorum.
Sayın Gül’ün bu konuyu bugün açıklama ihtimali herhalde sıfır.
Allah hepimize ömür versin, Sayın Gül, umarım bu meseleyi anılarında tüm detaylarıyla yazar da, biz de okur, öğreniriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder