30 Mayıs 2011 Pazartesi

Mini etekle namaz

Ertuğrul Özkök'ün Ayşe Arman röportajında söylediği "Mini etekle beş vakit namaz kılınacağını, başörtüsüyle içki içilebileceğini düşünen ve buna cüret eden kadınların ülkesini düşünüyorum" ifadesini yorumlamam isteniyor.

Yorumlayamam...

Çünkü bu tür marjinal görüşleri gereksiz yere tartıştığımızı ve Türkiye'ye zaman kaybettirdiğimizi düşünüyorum. Bu tür görüşleri önemsemek aynı zamanda bu tür görüleri "önemsetmek" anlamına da geliyor. Aynı Sibel Üresin'in "Çokeşlilik" görüşleri gibi... Siz de önemsemezseniz, gülüp geçerseniz, alıp büyütmezseniz, üzerinden reyting yapmaya çalışmazsanız yayılma engelleri çok büyük olan marjinal görüşler (bakınız Everett Rogers yeniliklerin yayılması kuramı) kendiliğinden yok olur gider.

Aksi durumda? Yine bir şey olmaz... Bu tür görüşler yine yok olur gider ama boş yere gündemi meşgul eder. Marjinal görüş tüketmeyi sevenler, "laf olsun torba dolsun" diye bu görüşleri evirirler çevirirler, siz de amaçlandığı üzere "kıl" olduğunuzla kalırsınız.

Bu ve bunun gibi birçok röportajdan sonra sadece şunu söyleyebilirim, Hürriyet asla "merkez ya da ana akım gazetesi" değil. Başka bir medya. Yaklaşık 40 milyon seçmenin sadece 2 milyonuna yani %5'ine ulaşan bir gazete nasıl "merkez gazete" olabilir. Belki öncü, değişimci, laik, Atatürkçü ya da Kemalist denilebilir ama asla "merkez gazete" değil...

Zaten, bir ülkenin en çok okura sahip gazetesi o ülkenin sadece % 5'ine ulaşıyorsa o ülkede merkez bir gazete olabilir mi?

Hep söylüyorum önemli olan nokta %5 erişime sahip olan bu gazetenin reklam gelirlerinin neredeyse %40'ını hatta 50'sini alması... Sorun burada...

Bence bu sorunu düşünmesi gerekenler de "Mini etekle namaz kılmak isteyenlere ürün ve hizmet sattığını düşünenler!" Ya da şöyle düşünelim, kendi gazetesinde bu tür görüşlere yer verilince ortalığı ayağa kaldıranlar, bu görüşleri para verip aldıkları Hürriyet'te görünce niye tercihlerini değiştirmiyorlar?

Bu tür davranış okudukları gazetelere haksızlık değil mi?

Şunu da yazmadan geçemeyeceğim: Eğer Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök'ün bu düşüncelerini "Müslümanlık" açısından yorumlamaz, hatta dalgasını geçmez ise ona iki çift lafım olacak. Bekliyorum sevgili Ahmet Hakan.

Sehven mi Sayın Arınç?

Namaz kılanı, dini pratiklerini yerine getireni, kendi ahlak sınırları içinde daha ahlaklı bir hayatı paylaşmak isteyeni yani Bülent Arınç'ı "şeriatçılıkla" suçlamak ne kadar yanlış ise internet filtrelemesine çıkanı "pornoculukla" suçlamak da o kadar yanlış. Bülent Arınç siyasi iletişimin şehvetine kapılıp bu tür hatalar yapmamalı. İnsan ne oldum dememeli ne olacağım demeli...

Eğer bütün amaç propaganda taktiklerini kullanarak Türkiye'de "muhafazakâr hegemonya" yaratmaksa ben bu işte yokum. Amaç dindarın, dinsizin, az dindarın her türlü inancına saygı duyarak "özgürce" yaftalanmadan, korkmadan yaşayacağı bir ülke modeli ise sonuna kadar varım.

Arınç'ın gerçek görüşünün başka olduğuna ve söylediklerini "sehven" söylediğine inanmak istiyorum. Her partiden çok sayıda insan tanıdığım gibi çok sayıda AK Partili de tanıyorum. Hiçbiri onun gibi düşünmüyor.

Çekirgelik

"Bencillerle sadece selamlaşın." (George Dillon)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder