10 Haziran 2011 Cuma

Benim oyum...

11 Haziran 2011 Cumartesi
Nihayet sonuna geldik. Yarın büyük gün. Kavgalar, gürültüler, seçim otobüsleri, skandallar, kasetler, davalar, saldırılar ve asık yüzlerle anımsayacağımız bir seçim dönemini bitiriyoruz.
- - -
12 Haziran seçimleri Türkiye için çok önemli. Yeni bir gelecek, yeni bir anayasa, gerçek bir demokrasi için çok önemli. Şayet önümüzdeki dönem Türkiye'sinde söz sahibi olmak istiyorsanız muhakkak sandığa gidin. Seçim yarışının bütün gerginliğini, meydanlardaki atışmaları bir kenara bırakın ve yapılanlara, liderlerin durdukları noktaya ve inandırıcılıklarına bakın. Demokrasi ama gölge oyunu gibi değil, gerçek demokrasi için oy kullanın. Eski Türkiye'yi isteyenlere, korkuları körükleyenlere, askere çanak tutup Türkiye'nin aldığı mesafeyi ters çevirmek isteyenlere cevabınızı verin! Benim cevabım net: Seçim meydanlarına kızsam da, söylemi çok erkek, çok milliyetçi bulsam da söze değil öze bakıyorum. Tayyip Erdoğan ve AK Parti diyorum!

Rapor güzel de... Başörtülünün yine adı yok
PerŞembe sabahı saat 9'u 15 geçiyor. Dedeman otelin kapısından girip, toplantı salonuna yöneliyorum. İçerisi kalabalık. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasına başlamış bile. CHP son raporunu açıklıyor, kadın raporunu...
- - -
Üzerine düşünülmüş, emek harcanmış, detaylı bir rapor. Eşitlik Bakanlığından bahsediyor, mecliste kadın-erkek eşitlik komisyonu kurulmasını öngörüyor. Kadınların toplum içindeki geri duruşlarını istatistiklerle gösterip 'bu gidişe dur diyeceğiz' vaadinde bulunuyor. Üstelik tam da AK Parti'nin kadının adını bile bakanlıktan çıkardığı şu günlerde. Ancak... Bir tuhaflık var. Bir yabancılık, bir oturmamışlık... 'Ne eksik?' diye düşünürken salondan gelen sorular da boşluğu doldurmuyor. Sonra bir anda fark ediyorum: Raporda kadın sorunu detaylı bir şekilde ele alınmış ama başörtüsüne tek bir atıf yok! Türkiye'de kadın sorunu anlatılacak ve başörtüsünden bahsedilmeyecek! Olacak iş mi? CHP'nin bu konudaki klasik yasakçı çizgisi malumumuz ama 'yeni CHP' değiştiğini iddia ediyor. Peki ama değişim burada bitiyor mu? Söz alıp Kılıçdaroğlu'na soruyorum. 'Peki ya başörtüsü meselesi' diyorum, 'Özgürleşmekten bahsediyorsunuz, kadınları başörtüleriyle birlikte özgürleştirebilecek misiniz?'
- - -
'Bu konunun malzeme yapılmasını istemiyoruz' diyor Kemal Bey, 'Bakın üniversitelerde herkes istediği gibi okuyabilir dedik, orada sorun kalmadı. Meseleyi yasalara göre çözmek gerek.'
İyi de bu ülkedeki kadınların önemli bir kısmının önünü tıkayan bir yasaktan bahsediyoruz. Buna değinmeden kadın meselesine gerçekten değmek nasıl mümkün olur? İmdadıma Nazlı Ilıcak yetişiyor. 'Başörtülü kadının kamu görevinde ya da TBMM'de yer almasını onaylıyor musunuz?' diye soruyor. Kemal Bey'den gelen cevap yine benzer 'yasalar ne derse öyle olur, bu konuda da öyle vs' Kısacası: onaylamıyor.
- - -
Bu konuşmalar yapılırken dönüp salona bakıyorum, hiçbir başörtülü yazar yok. Ne Nihal Bengisu, ne Hilal Kaplan ne Elif Çakır, ne Sibel Eraslan ne Özlem Albayrak... 'Belki de gelememişlerdir' diye düşünüyorum ama aklıma takılıyor. Sonra öğreniyorum ki Nihal Bengisu da Elif Çakır da Hilal Kaplan da davetli değilmiş. Diğerlerini teyit etmedim ama onların da arandığını sanmam. CHP kadın meselesini başörtüsüz ve 'başörtülü'süz çözmeye soyunmuş anlaşılan. Çok üzücü...
- - -
Yarın seçim var. Düşünüyorum da... CHP son bir aydır söylemini önemli ölçüde değiştirdi. Kürt meselesinde beklenmeyecek özgürlükçü açıklamalar yaptı. Dışlayıcı-milliyetçi tavrını dönüştürdü. Bir öcüsüyle önemli ölçüde vedalaştı. Fakat iş 'irtica' öcüsüne gelince hala değişen pek bir şey yok anlaşılan... Laikçi damar öyle güçlü ki, İslam ve şeriat korkusu CHP için en büyük korku! Bölünme korkusundan bile büyük! Kürt meselesinde müthiş cesur çıkışlar yapabilen parti konu başörtüsüne gelince yine aynı yerde. Sentetik vaatler, 'erkekler de ev işlerine ortak olacak' gibi nasıl gerçekleştirileceği belirsiz temenniler... O kadar detaylı bir rapor hazırlamışsın ama elini taşın altına koymaya cesaret edemiyorsun... Yazık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder