Kızmayın ama “adamınız” yaptığı blöfün altında kaldı. Tabir-i amiyane ile, şişti...
Nasıl toparlayacak?
Toparlayamayacak... İktidar partisinin el atmasını bekleyecek... “Hadi gelin yemininizi edin, yaparız bir güzellik” şeklinde bir işaret alırsa, inadını kırıp tıpış tıpış Meclis’e gidecek, “resmi kutsallar” üzerine yeminini edip, geleneksel “Kemal Bey” formatında yoluna devam edecek.
Budur.
Bundan ötesini beklemeyin kendisinden.
Hele, “Yeni CHP” laflarına hiç kulak asmayın... “Yeni CHP” diye bir şey yoktur. CHP “tek”tir ve “biricik”tir... Devletin kurduğu partidir... Bir devlet partisi olması hasebiyle de, kurumsaldır... Kurumsallığını ise, o çok övündükleri parti içi demokrasiye, çok sesliliğe, hiziplere değil, devletin arkalamasına ve himayesine borçludur.
Kaldı ki, “eski”nin üzerine geçirilmiş yeni kılıf, bir yapıyı “yeni” kılmaz...
Dolayısıyla, CHP bitmiştir.
Kılıçdaroğlu da lider olabilme şansını kaybetmiştir.
Meseleyi bu şekilde koyduktan sonra gelelim “İsa Gök” isimli şahsın itiraflarına.
Ne diyordu Kemal Bey? “Tutuklu adayla vekil oldukları takdirde salıverilmeyebilirler. Sonuçta yargının takdirine bağlı... Cezaevinden çıkmaları için yargıç kararı lazım.”
Süheyl Batım ne diyordu?
Ergenekon sanıklarını Meclis’e sokmak için cansiperane mücadele veren Süheyl Batum...
Parti kararı olmadığı halde, yaptığı emrivakiyle, CHP’yi Silivri sözcüsü haline getiren Süheyl Batum...
Ordunun darbe yapanını seven Süheyl Batum...
Darbe yapamayan orduyu “kâğıttan kaplan” ilan eden Süheyl Batum...
Aynı hafta içinde hem “merkez sağ”ın, hem “merkez sol”un “aranan lider adayı” olan Süheyl Batum...
Bugüne kadar ağzından bir tek demokratik laf çıkmamış Süheyl Batum...
Hukukun “haklar”la ilişkisini kurcalamaktan hoşlanmayan, bunu hatırlatanları tuhaf istiskal sözcükleriyle püskürten Süheyl Batum...
Ne diyordu?
Kendisi anlatsın: “Anayasa açık, kurtarmak mümkün değil. Onların kurtulmayacağını bile bile, arkalarında ol
duğumuzu sembolik olarak gösteren bir şey yapalım dedik. Bu, bir kurtarma değil, prensip meselesidir...”CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ne diyordu? “Silivri’de yargılanan Ergenekon sanıkları milletvekili seçilseler bile cezaevinden çıkamazlar...”Bu lafları etmiş, edebilmiş adamlar, bugün kalkmış “arkadaşlarımıza Meclis yolu açılmadıkça yemin etmeyeceğiz” diyorlar.
“Derdiniz Silivri’yi boşaltmak mı?” dedim diye, etmediğiniz küfrü bırakmadınız.
Derdiniz gerçekten de Silivri’yi boşaltmakmış.
Bunu da, bir zamanlar “halkı sokak sokak, mahalle mahalle taşlı sopalı direnişe” çağıran Mersin milletvekiliniz İsa Gök itiraf ediyor.
Diyor ki, “AKP yemin krizini kuzu kuzu çözecek. Hedef sadece Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliyeleri değil... Diğer Ergenekon tutuklularının da serbest kalmasını istiyoruz. Bu konuda AKP’ye diz çöktüreceğiz.”
Demek ki hedef, aynı zamanda Veli Küçük gibilerin salıverilmesini sağlamak, Cemal Temizöz’ü temize çıkarmak, Danıştay katiline “siyasi tutsak” muamelesi yapmak...
Bu mu?
Ben de diyorum ki, bırakın Silivri’yi de, önce kendinizi kurtarın... “Nasıl etsek de Meclis’e girsek” diye kıvranıyorsunuz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder