Alacakları şimdiden söyleyeyim: “Stockholm sendromu şakacısı” Kemal Bey (meğer şaka yapmış), önüne gelen “altın fırsatı” kullanacak, tahliye edilmeyen “iki adamını” gerekçe göstererek bütün uzlaşma görüşmelerinden çekilecek.
Zaten niye söz vermişti ki?
Baykal gibi, “Bu anayasa değişikliği de nerden çıktı?” deyip, topu taca atabilirdi.
Gaza geldi.
Tuttu, “yeni anayasa, yeni vatandaşlık tanımı, AB’nin şart koştuğu yerel özerklik” dedi ve bir anlamda kendini bağladı.
Haa, geleneksel çark uyarınca, sözünü yiyebilir, mazeretler üretebilir, “unuttum” ayaklarına yatabilir...
Bunun bir müeyyidesi yok nasılsa...
Salla gitsin...
En fazla alay konusu olur; “yine tornistan etti” “yine yan çizdi”, “böyle olacağı belliydi” türünden eleştirilere hedef olur...
Buna gerek kalmadı.
Elinde, yan çizmek için sağlam bir gerekçe var artık: “Haberal ve Balbay’ın tutsaklıkları devam ediyor.”
Ve bunu kullanacak, “Ben yokum” diyecek.
BDP mi?
BDP’nin zaten oynamaya niyeti yok.
BDP hiç olmadı.
Daha doğrusu, İmralı’nın izin verdiği ölçüde oldu.
Bir önceki yasama döneminde, “görüntü oluşturmak” dışında parlamento çalışmalarına katılmadılar, hiçbir “iyileştirici” değişikliğe imza atmadılar...
Doğrudan kendilerini ilgilendiren anayasa değişikliği çalışmalarına bile katılmadılar.
Misafir gibi geldiler, misafir gibi gittiler.
Şimdi de, (Hatip Dicle’nin durumunu bahane ederek) parlamentoyu kendi yokluklarıyla tehdit ediyorlar.
Yeni anayasa sürecine katkı yapmayacaklarmış...
Zaten böyleydi.
Zaten parlamento çalışmalarına katkı yapmayacaklardı.
Zaten İmralı ne diyorsa o olacaktı.
Zaten partiye eklemlenen “solcular” bir vitrin düzenlemesinden ibaret kalacaktı.
Zaten Ertuğrul Kürkçü’ler, Sırrı Süreyya’lar, şunlar bunlar irade koyamayacaklardı.
Burada durumu en net olan MHP...
En dürüstü de MHP.
MHP’nin “demokratikleşme”, “yeni anayasa”, “Kürt meselesine çözüm üretme” diye bir derdi yok... Uzlaşma, “ortak iş” çıkarma, birlik ve beraberlik temelinde görüntü oluşturma, yani zevahiri kurtarma derdi de yok.
Dolayısıyla, “yeni anayasa topu” kalan üç parti arasında çevrilecek.
Ve bu iş yatacak...
Memleketimizin sosyal demokrat partisi CHP, tüm mesaisini, Ergenekon sanıklarını Silivri’den kurtarmaya harcayacak... Kendisini bir “Türkiye partisi” olarak lanse eden “solcu” BDP de, İmralı’ya dönüp bakmaktan “boyun tutulması” yaşayacak.
12 Eylül’de yapılan referandumda, bu iki güzide sol partimizi aynı hizada görmüştük.
Mukaddesatçı MHP de görüntüye eşlik ediyordu.
En sahici ittifak fotoğrafı da buydu.
Düşman barikatlarda kendilerini gerçekleştiren ve birbirlerine düşmanlık yaparak kendilerini var eden yapılar, statükonun bekası uğruna “birlik ve beraberlik fotoğrafı” vermişlerdi.
Hatta, bu fotoğrafla “enselenmeyi” bile göze almışlardı.
Amaç, bu fotoğrafı, bu ittifak görüntüsünü 12 Haziran sonrasına taşımaktı.
Bu da oldu çok şükür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder