Artık, ABD için ‘dolar basar borçlarını öder’ diyemiyoruz. Dolar basarak dünyaya kendini finanse ettirme stratejisi, 2008 kriziyle geride kalan bir dönemi anlatıyor. Aşağıdaki grafikte ABD’nin 2. Savaştan itibaren sürdürdüğü ‘bu düzenin’ hikâyesi var. ABD’nin nasıl ‘büyüdüğünü’ görüyorsunuz değil mi... Yetmişli yılların başında, hem büyüme hem de borçlanma parelel olarak artmaya başlamış. İşte bu tarih, Nixon’ın, doların altına olan bağımlığını kaldırdığı ve Vietnam’a yaptığını dünyaya yaparak, ABD merkezli bir sistem kuracağını sandığı tarihtir. ABD, Vietnam’da yenildi ama bunu münferit bir gelişme saydı.
Bu tarihten sonra ABD, dünya parası olan doları çağaltarak- borçlananak büyüyor ama aynı oranda artan militarist ve siyasi gücü sayesinde karşılıksız çoğalttığı dolarlar, kendisine ‘bunların karşılığını ver’ diye geri dönmüyordu.
ABD ve ona sırtını dayamış Avrupa’dan ibaret ‘gelişmiş dünya’ bundan çok memnundu. Ancak seksenli yıllardan itibaren sistem kırmızı alarm vermeye başladı. Batı’da kar oranları düşüyor, sistem kendini yenileyemiyor, pazarlar yetersiz kalıyordu. Sovyetlerin varlığı ve Avrupa’nın daha önce yaşadığı deneyimler sorunu, savaşla çözmenin önünü tıkıyordu.
O zaman yapılacak ‘şey,’ daha fazla gaza basıp düşen kar oranlarını, karşılıksız kaydi paraya dayanan ‘kirli finansallaşmayla’ karşılamaktı. Ama ABD borçlanırken aynı zamanda büyüyor ve dünyayı da büyütmüyor adeta ‘şişiriyordu.’ İşte bu balon, 2008’de patladı. Bu arada Doğu’da da üretime dayalı bir büyüme öne çıkıyordu.
Tam şimdi Batı, bu inanılmaz tarihsel sehtekarlığın sonuna geldi. ABD’nin pomlaladığı bu kalpazanca büyüme, şimdi Avrupa’nın güneyinde patlıyor. Ağustosta ABD’de de patlayacak. Kongre, çaresiz borçlanma tavanını yükseltecek, ABD Hazinesi borçlanmaya devam edecek ama aynı zamanda faizler çıkmasın diye de FED bin takla atacak. Çünkü faizlerde bir puanlık oynama bile ABD’nin borç yükünü trilyonlarca dolar artırır. Şimdi Kongre, grafikte gördüldüğü gibi, ABD’nin borçlanma limitini 16 trilyon dolara çıkartırsa bu dünyanın göreceği son küresel kalpazanlık olur. Ama bunu yapmak zorundalar. Burada Çin’i ikna etmek önemli. Amaç, doları daha da değersizleştirip, Çin’in elindeki rezervleri AB kaynaklı kâğıtlarla takas etmesini sağlamak. Sonuçta, Ağustos ayında yeni bir kur dengesi göreceğiz ama,şu sıralar, hiçbir fiyat doğru fiyat değildir. Başta altın olmak üzere, bütün temel emtia fiyatları şişik olacak ve bu durum, yeni bir para sistemi kurulana kadar devam edecek.
Doğu’dan başlayarak yeni bir dünya kuruluyor
Dün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) olağan genel kurulu vardı.
Tim Başkanı Büyükekşi, Yeni Anayasa ile birlikte üretime ve ihracata dönük yeni bir ekonomi programına geçilmesi gerektiğini söyledi. Bunu, aslında yeni bir ekonomi programından ziyade yeni bir ekonomik ve siyasi paradigma diye de anlatabiliriz.
Çünkü Türkiye’de, kendisini TİM’de ifade eden, devlete ve buradan kaynaklı yağma sistemine dayanmayan yeni bir burjuva sınıfı, sürece ağırlığını koyuyor. Başbakan Erdoğan da, yaptığı konuşmada, Türkiye’de ihracata ve üretime dönük büyümeyle demokrasi arasında birebir ilişki bulunduğunu, demokratik bir Anayasa ile Türkiye’nin büyük bir ekonomiye ve refaha ulaşacağını vurguladı. Sonuç olarak şunu söyleyelim,
Batı’nın sanayi devrimi ile doruğa çıkan hâkimiyeti bitti. Yeni bir dünya kuruluyor...
Türkiye’nin bugün yaşadığı bütün bu siyasi kaosu, bu yeni dünyada hiç şansı olmayanların,12 Eylül kurumları üzerinden ürettiği ise çok açık değil mi...
Dün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) olağan genel kurulu vardı.
Tim Başkanı Büyükekşi, Yeni Anayasa ile birlikte üretime ve ihracata dönük yeni bir ekonomi programına geçilmesi gerektiğini söyledi. Bunu, aslında yeni bir ekonomi programından ziyade yeni bir ekonomik ve siyasi paradigma diye de anlatabiliriz.
Çünkü Türkiye’de, kendisini TİM’de ifade eden, devlete ve buradan kaynaklı yağma sistemine dayanmayan yeni bir burjuva sınıfı, sürece ağırlığını koyuyor. Başbakan Erdoğan da, yaptığı konuşmada, Türkiye’de ihracata ve üretime dönük büyümeyle demokrasi arasında birebir ilişki bulunduğunu, demokratik bir Anayasa ile Türkiye’nin büyük bir ekonomiye ve refaha ulaşacağını vurguladı. Sonuç olarak şunu söyleyelim,
Batı’nın sanayi devrimi ile doruğa çıkan hâkimiyeti bitti. Yeni bir dünya kuruluyor...
Türkiye’nin bugün yaşadığı bütün bu siyasi kaosu, bu yeni dünyada hiç şansı olmayanların,12 Eylül kurumları üzerinden ürettiği ise çok açık değil mi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder