22 Haziran 2011 Çarşamba

Dicle olayını Meclis çözsün

Hatip Dicle ile ilgili 17 Haziran tarihli yazımda, bugün ortaya çıkan sorunu tahmin etmiştim. Çünkü Anayasa'nın 76'ncı maddesi, bir yıl ve daha fazla hüküm giyenlerin milletvekili seçilmesini imkânsız kılıyor. Hatip Dicle'nin bugüne kadar fazladan yattığı yıllar, cezasından mahsup edilince, hapis yatma mecburiyeti doğmuyor ama aldığı hüküm ve sonuçları kalkmadığı için, seçilmesinin önündeki engel sürüyor. Kanun, mahkûmiyetin tamamlanmasından 3 yıl sonra, sicil affı imkânı getiriyor. Henüz Dicle'nin mahkûmiyetinin üzerinden 3 yıl geçmediğine göre, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) "milletvekilliği yapamaz" kararı anayasa gereğidir. Ama bu noktada da itirazlar var. Şöyle ki, Yüksek Seçim Kurulu'nun seçilen bir kişinin milletvekilliğini düşürme yetkisi mevcut değil. Daha doğrusu, re'sen harekete geçip, böyle bir inceleme başlatamaz. Ancak şikâyet üzerine devreye girebilir. Burada itiraz yokken, müdahale edip, karar verdi. Hatip Dicle'nin avukatları, "Müvekkilimiz, seçilme yeterliliğine sahip olmasa dahi, milletvekilliğini düşürme yetkisi, millet iradesinin temsilcisi sıfatını taşıyan Yasama organındadır; ancak TBMM, Anayasa'nın 84'üncü maddesine göre, Dicle'nin milletvekilliğini sonlandırabilir" diyorlar.
***
Yüksek Seçim Kurulu, adaylık döneminde, yani seçimden önce Dicle aleyhinde bir karar verebilirdi. Ama Kurul'a, hüküm, 9 Haziran'da bildirildiğinde, listeler kesinleşmişti. Seçimden önce Dicle'nin adaylığı YSK tarafından iptal edilseydi, BDP'nin yeni bir aday gösterme hakkı yoktu. Dolayısıyla, o zaman da büyük kıyamet kopardı. Ama şimdi de kıyamet kopuyor.
Çözüm TBMM'nin elinde. Daha önce de yazdım, şimdi tekrarlıyorum. Dicle, Terörle Mücadele Yasası'nın 7'nci maddesine muhalefetten cezaya çarptırıldı. Meclis'in, Anayasa'nın 76'ncı maddesini değiştirmesi uzun zaman alır. Ama Terörle Mücadele Yasası'nın 7'nci maddesi yeniden düzenlenirse, meselenin halledileceğini sanıyorum. Zaten, terör örgütünün amacının propagandasının suç sayılması, düşünce özgürlüğünü de sınırlıyor. Dicle, 2007'de "Ordunun operasyonları durmadığı takdirde, onlar da meşru müdafaa haklarını kullanırlar" demiş. Konuşmanın tümüne baktığınızda şiddeti övmüyor, ya da teşvik etmiyor. Sadece bu durumda barışın bozulabileceğini ifade ediyor. Ve bundan dolayı üzüntü duyacağını söylüyor.
17 Haziran tarihli yazımı şöyle tamamlamıştım: "Meclis'i tatile sokmadan, bir iyi niyet gösterisi olarak, Terörle Mücadele Yasası daha demokratik bir hale getirilirse, hem Hatip Dicle sorunu halledilir, hem de yeni bir anayasa için uzlaşma zeminine doğru ilk adım atılmış olur."
Aynı düşüncem bugün de devam ediyor. Top Meclis'te.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder