7 Haziran 2011 Salı

Huylunun huyu

Bir hafta önce bir yazı yazdım...
Yok, hayatım değişmedi canım.
Kılıçdaroğlu'nun seçim kampanyasında atıp tuttuğu bazı "yenilikçi ve ilerici" iddiaların, sırf "Tayyip'le başa çıkabilmek için" uydurulmuş palavralar mı olduğunu, yoksa gerçekten CHP'de birtakım yenilenme yellerinin mi estiğini tartışıyordum...
Bunu, önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında görecektik.
Yazının başlığı da "Asıl O Zaman Görelim" şeklindeydi zaten.
Ben bu konuda iyimser değilim.
CHP'nin yeni dönemde de "CHP'lik" edeceğini düşünüyorum.
Örneğin, Kürtler'e "genişletilmiş belediye özerkliği" vaadeden CHP, yeni yasama döneminde, yeni bir anayasa gündeme geldiğinde su koyuverecek miydi?
Örneğin, genelkurmayın bakanlığa bağlanması gündeme geldiğinde, vaadettiği üzere bunu destekleyecek miydi, yoksa geleneksel bürokrat refleksiyle karşı mı çıkacaktı?
İkincisi görünüyor.
CHP, yeni anayasanın hazırlanmasına "olumlu katkıda" bulunacak mıdır, yoksa gene taş koymaya, işi yokuşa sürmeye mi kalkışacaktır?
Ne yazık ki ikincisi görünüyor.
Nereden mi biliyorum?
Altmış yıldır Türkiye'de yaşıyorum da ondan.
Nitekim, bakınız, partinin ikinci adamı konumuna yükselmiş "bürokrasi çocuğu" Süheyl Batum, işin içine üniversiteleri, sivil toplum örgütlerini falan da katarak -malum terane- bir "anayasa meclisi" oluşturulmasını istiyor. ("Ve diğer kesimler" diye de bir laf etmiş ki, tüylerim ürperdi. Hangi kesimler onlar, aklımıza gelen kesimler mi?)
Yani dön dolaş gene "kurucu meclis" lafazanlığı... Suret-i Hak'tan görünüp işi yokuşa sürmek, alavere dalavere, anayasayı, olağanüstü oranda oy toplamış olsa da AKP'ye yaptırmamak...
Benden sonra, sağ olsunlar, başka yorumcular da bu konuya girdiler. Fakat onlar benim kadar kötümser görünmediler.
Bu tutumları "canım şu Tayyip'i azıcık da eleştirir görünelim" kaygısından mı kaynaklanır, bilemiyorum. Bu tür numaralar Internet sitelerinde alkış topluyor.
Bizim "reyting" sorunumuz olmadığına göre, herkese ve her kesime şirin görünmek zorunda da değiliz. Sözünü ettiğimiz yorumcuların "denge sağlama" çabalarını gülümsemeyle karşılarız.
Onun için kendi görüşümüzü de, kimseyi hoş tutma çabasına girmeden açık seçik belirtiriz: CHP değişmemiştir, değişmeyecektir, değişebilemez.
İnönü'nün "ortanın solu" balonu da, Ecevit'in sosyaldemokrasi lafazanlığı da bir "vallahi değiştim" aldatmacasından ibaretti. CHP hep bildiğimiz CHP olarak kalmıştı.
Bunları bilecek ve hatırlayacak kadar yaşamışlığımız da var okumuşluğumuz da.
Baykal'ın zorla gönderilip Kılıçdaroğlu'nun getirilmesi de, alt tarafı bir "oy oranının kıpırdatılması" çabasıdır.
Son bir umuttur. Koç Holding'in basın uzantılarıyla gizlice desteklediği bir kör umut...
Hiçbir zaman halkın partisi olamamış Halk Partisi, asıl sosyal tabanı olan Kemalist bürokrasiyi hoş tutmayacaksa, onu çıkarlarını ve ayrıcalıklarını koruyup kollamayacaksa, hayatta kalma nedeni ne olabilir? CHP, resmi Internet sitesinde "insan şerefini kaybedince AKP'li olur" diye rezilce küfürler savuran taraftarlarını mı kıracaktır yani?
Haaa, bakınız CHP nasıl değişir:
Kılıçdaroğlu umulan oy toplamını sağlayamazsa (ki sağlayamayacaktır) partinin içi gene karışır, Kılıçdaroğlu da devrilir ve siyasi hayatımızda hepi topu bir yıllık gülünç bir ayraç olarak kalır. (Hani bu partinin bir yıllık emanetçi başkanı Altan Abi gibi...)
Partinin başına Batum ya da "ona mümasil" başka bir sağcı bürokrat geçer, CHP değişmiş, yani aslına dönmüş olur.
Eh, geldiği yere de döner tabii: Siyasi tarihimizin hayaletler balosuna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder