23 Haziran 2011 Perşembe

Milli irade ayaklar altında


Taa seçim öncesinden başlamak üzere Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ile PKK’nın siyasal kanadı BDP arasında sanki bir işbirliği var.
-Nereden çıkarıyorsun; demeyin...
Çünkü bu YSK, aldığı kararlarla; BDP'nin giderek güçlenmesine hizmet ediyor.
Hatırlayınız: Önce bazı BDP'li bağımsızın adaylığını kabul etmedi.
Bunu fırsat bilen terör örgütü, milislerine emir verdi. Bunlar İstanbul'u yakarak hem hükümeti korkuttular hem de YSK’ya tükürdüğünü yalattılar. Böylece; PKK terör örgütü; moral kazandı; yandaş kazandı.
Bu tavrıyla YSK artık hukuksal bir yüksek kurum olmaktan çıktı; çok açık bir siyasal örgüte dönüştü. Kararlarını siyasi rüzgara göre değiştirebilen bir YSK'nın hukuku temsil edemeyeceği daha o zaman ortaya çıkmıştı bile...

HATİP DİCLE'Yİ TANIMIYORLAR MIYDI?

YSK’nin; BDP'nin uzak hedeflerine hizmet ettiğini gösteren en önemli olaylardan birisi de Hatip Dicle ile ilgili aldığı karardır.
Önce bu ismin milletvekili adayı olamayacağını söyledi YSK...
Sonra, 'Olabilir!' dedi.
Bu kişi seçime girdi ve halktan yeterli oyu aldı ve milletvekili seçildi.
Sonra bu YSK yeniden ortaya çıktı.
'Sen seçildin amma seçilemezsin. Çünkü durumun seçilmeye uymuyor.'
Halbuki Hatip Dicle'yi dünya alem biliyor. En az 20 yıldır PKK'nın siyasal alandaki aktörlerinden birisi. Emniyet ve jandarmada kayıtları var. Ayrıca yargılanmış, ceza almış...
Bunu bilmezden gelen YSK; Türkiye'yi bile bile kargaşaya atmıştır.
Çünkü; 'Seçilebilirsin!' dediği kişi halktan oy almış amma bu YSK Hatip Dicle'nin adını silmiş; onun yerine AKP'li Oya Eronat'ı milletvekili ilan etmiştir.

MİLLİ İRADEYE SALDIRI
Bu YSK'nin  yaptığı iş açık açık milli iradeye aykırıdır ve hatta milli iradeye tahakkümdür.
Dün, BDP'lilerin Diyarbakır'da yaptığı, 'Halkın iradesinin gasp edildiği' biçimindeki iddia haklıdır.
Ne yazık ki YSK'nin yaptığı keyfi uygulama yüzünden BDP'liler TBMM'ye gitmeyeceklerini söyleyerek yeni bir kargaşanın fişeğini ateşlemişlerdir.
İşte Türkiye'yi bu yeni açmazla karşı karşıya getiren kurum da YSK'dır.
YSK; BDP’lilerin ekmeğine yağ sürmüştür.

YASAYA UYGUNSA DA
YSK'nın aldığı karar yasanın şekline uygundur amma ruhuna aykırıdır.
Hatip Dicle için verilen oyu; AKP'li birisine verilmiş hale getirmek bu aykırılığın en açık göstergesidir. Bu haliyle de YSK meşruiyetini yitirmiştir.
Soruyorum: Egemenlik milletin mi yoksa YSK'nın mı?
Yine soruyorum: AKP'ye yönelik bir  soruşturmada yeri göğü inleterek 'Milletin iradesine karşı gelemezsiniz!' diye haykıran AKP'liler neredeler?

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER DE ÖYLE
Sadece YSK değil özel yetkili mahkemeler de kendisini milli iradeden üstün görüyor. Dün Ergenekon mahkemesinin verdiği karar bu hukuki vesayeti açık biçimde gösteriyor.
Demokrasiler için utanç kaynağı olan özel yetkili mahkemelerin iktidar partisinin vesayet kurumuna dönüştüğü izlenimi veren bir süreçten geçiyoruz.
Milletvekilliği için baş vuran Engin Alan, Mehmet Haberal  ve Mustafa Balbay'a, YSK; 'Milletvekili olabilirsiniz!' diye izin veriyor.
Ve halk bu isimleri seçiyor.
Ama devreye özel yetkili mahkemelerin özel yetkili savcıları girerek; 'Bunlar serbest bırakılamaz!' diye görüş imal ediyorlar.
Mahkeme de bu yönde karar veriyor...
Yani milli egemenlik milletin değil özel yetkili savcıların ve yargıçların oluyor.
AKP'liler; bu rezalet karşısında suskun kalarak adli vesayete arka çıkıyorlar.
12 Eylül anayasa referandumunda evet diyenlerin de bu rezalette payları vardır.
Türkiye; bu zor günleri de geride bırakacak; demokrasi üstündeki adli vesayeti ergeç kıracaktır.
Bütün bunları; bu akşam Kanal 99'da Emre Polat ile birlikte ayrıntılı biçimde tartışacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder