13 Haziran 2011 Pazartesi

Lan?..

Bugün yarın birçok köşe yazarından seçimin değerlendirmesini, seçmenin verdiği mesajı ve seçimin sürprizini okuyacaksınız.
Şu "seçmenin verdiği mesaj" ifadesine de oldum olası biterim.
Ne zaman sandığın yolunu tutsam bu söz gelir, aklımın bir köşeciğinde bağdaş kurar.
Öyle ki, kovsam gitmez.
Naçar etraftaki seçmenleri gözlerim.
Şimdiye değin mesaj vereyim düşüncesiyle sandığa gideni görmedim. En azından ben böyle bir hava almadım.
Seçmen oyunu veriyor ama mesaj kısmına karışmıyor gibime geliyor. Hatta birçoğu "bitse de gitsek" modunda.
Demem o ki, seçmen mesaj vermez; mesajı partiler, parti liderleri alacak!
Alırlar mı peki?
Orası biraz netameli işte...
Bunları daha sonra uzun uzun konuşuruz. "Kürt sorunu"nu veya yeni anayasayı laflarken ister istemez bu konuya da değineceğiz nasılsa.
"Balkon konuşması" yapıldığında gazeteler çoktan bağlandığı için köşe yazarı milleti mecburen kelem oynatamayacak ama başta da belirttiğim üzre bol bol seçim değerlendirmesi yapacaktır.
Ben bugün koroya katılmayacak; "solo" takılacağım. (Yani farklı bir yol tutturacağım Şinasi.)
Turistik bir gezi için geçen yaz bizim oraları tercih eden çok sevdiğim gazeteci bir arkadaşım anlatmıştı:
Benim güzel hemşehrilerimden birine, orta yaşlı bir amcaya adres sorunca, "Böyle dümdüz git, sakın hiçbir yere sapma, doğru git varırsın uşağum..." tarifini almış.
Teşekkür etmiş ve yola koyulmuş.
Bir müddet sonra dikiz aynasından biraz önce adres tarif eden amcanın peşinden koştuğunu fark edince arabasını sağa çekerek park etmiş.
Amca, "Uşağum" demiş nefes nefese, "Dümdüz git dedum diye, dikine dikine gitme sakın; dikkat et, yol çok virajlıdır ha!.."
Arkadaşımız ne mi yapmış?!
Ne yapacak; ilk kez bir Laz fıkrasında yardımcı erkek oyuncu rolünde arzı endam ettiği için şaşakalmış.
Bazen böyle duruma düşer; ne diyeceğinizi, ne yapacağınızı bilemez, tastamam paralize olursunuz.
Mizah dergileri (konuşma balonlarında) böylesi dumur vaziyetlerini üç harflik bir kelimeyle anlatılır: "Lan?.."
Son günlerde o kadar çok "lan" çekilecek hallere muttali oluyorum ki, hangi birini sayayım.
Kenan Evren'i,12 Eylül'ü yargılayamazsınız; referanduma "evet" çıkması için göz boyuyorsunuz falan diyorlardı.
"Netekim" yargılanmaya başladı.
Evvela (95 yaşındaki hasta adamı) neden sabahın köründe derdest etmiyorsunuz da ayağına savcı gönderiyorsunuz dediler, sonra neden şimdi yargılıyorsunuz mavalını okumaya başladılar.
Bu kafaya o üç harfli kelimeden başka söyleyecek söz var mı?
"Lan?.."
Son zamanlarda çok değişik bir seçmen türedi. "Ben oyumu AKP'ye vermeyeceğim ama kazanmasını çok istiyorum..." diyorlar.
"Lan?.."
Adamlar eşek kadar puntolarla manşetten haber yapıyorlar; bir müddet sonra öğreniyorsunuz ki, haber baştan sona kuyruklu yalan.
"Lan?.."
Mesela...
Tuluyhan Uğurlu benim sevdiğim, beğendiğim bir sanatçımızdır. Aydınlık gazetesi Cumhuriyet Güçbirliği'ni desteklediğini yazınca müthiş taaccüp ettim.
Teessürümü "Bu darbesevicilerin arasında senin işin ne?" (30 Mayıs 2011, Yeni Şafak) başlıklı bir yazıyla dile getirmeye çalıştım.
Meğer Aydınlık gazetesinin tezviratından ibaretmiş. Tuluyhan Uğurlu'dan aldığım maili şuracığa olduğu gibi nakledeyim de görün:
"Sn. Tuna, / Mayıs ayı içindeki yoğun konser programlarım arasında ne yazık ki, Türkiye gündeminden uzak kalıp, gazeteleri okumakta geç kalmışım.
Cumhuriyet Güçbirliği destekçileri arasında adımın geçtiğini daha dün fark ettim ve internette arama yaparken sizin yazınıza rastladım. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi benim dünya görüşüme tamamen zıt olan Cumhuriyet Güçbirliği ile hiçbir ilgim yoktur. / Bugüne kadar kendi yolunda yürüyen ve hiçbir politik çizgiye girmeden sanatını icra eden bir sanatçı olarak adımın inanmadığım ve desteklemediğim bir grubun içinde yer alması beni son derece üzmüş bulunmaktadır. / Bu konuyu okurlarınıza duyurmanız beni biraz olsun rahatlatacaktır. / Saygılarımla / Tuluyhan Uğurlu"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder