7 Haziran 2011 Salı

MHP, Diyarbakır'ı hiç anlamamış

Dün Devlet Bahçeli nihayet kazasız belasız Diyarbakır’da konuştu. Konuşması MHP’nin seçimlerde neden baraj kaygısı yaşadığının özeti gibiydi. 16 yılda bir Diyarbakır’a giderseniz olacağı buydu belki de. Meseleyi aş ve işe indiren Devlet Bahçeli ne yazık ki aktif bir siyasetçi olarak Kürt sorununu, Güneydoğu’nun huzursuzluğunu hiç anlamamış. PKK nedir, BDP ne ister, bölgede yılların gerilimi ne üzerine kurulu, hemen her şeyi görmezden gelen içi boş bir konuşma metnini Diyarbakır’da kürsüde okuyan Bahçeli statükonun bekçiliğinde nöbet tuttuğunu dosta düşmana gösterdi. CHP’nin hatayı görüp terk ettiği bu söylemi milim değiştirmeden tekrar etmek bırakın Diyarbakırlı seçmeni MHP’nin kendi tabanını bile mutlu etmez. Biliyorum fazla acımasız sözcükler bunlar ancak birimizin bunu Devlet Bahçeli ve ekibine kasetsiz bir şekilde söylemesi gerekiyor. Çelik bile değişti şunca yıldır, MHP cephesinde yeni tek bir sözcük yok. Bu seçim sandıktan çıksa da bu kafayla yakın bir dönemde koskoca bir hareket siyaset sahnesinden silinirse kimsenin kimseye kızmaya da hakkı yok. 


Kuzey’in ulusalcı oğlu!
Volkan Konak’a atılım içindeki TNT kanalından bir teklif gelmiş. Fena bir teklif de değil, 10 program için 2 milyon lira teklif etmişler. Gazetelerin yalancısıyım; Volkan Konak, Amerikan kanalı diye teklifi reddetmiş. Bu kadarla kalsa iyi haberin altında Volkan Konak’ın daha önce Pepsi’nin teklifini de benzer bir nedenle reddettiği notu da var. Bu devirde böyle bir gerekçe ile bir kanala program yapmamak da mümkünmüş demek ki? Kusura bakmayın ama bu, kof bir ulusalcılık. Neyse ki artık o içimize hapsolup ‘Yerli Malı Haftası’nı kutladığımız günlerde yaşamıyoruz. Ulusalcılık tanımını ABD’li markalar üzerine kurarsanız birisi de kalkıp Volkan Konak’a “Elindeki gitarın markası ne” diye sorar? “Şarkı söylediğiniz mikrofonu bir Türk firması mı yapmış” deyiverir… “Kot pantolonun markası nedir” konusuna girmiyorum bakın… Diyeceğim o ki artistlik olarak iyi olsa da pratikte zor uygulanacak bir ulusalcılık modelidir bu… Altında kalırsınız.

Başbakan sonuna kadar haklı
Pazar gecesi Mehmet Ali Birand’ın yüzünde güller açarak gerçekleştirdiği Başbakan’la söyleşisinde konu bir kez daha Korgeneral Engin Alan’ın protokole gelen Başbakan’ı iplememesine geldi. Korgeneral’in oturduğu yerden kalkmamasına Başbakan kızmakta, hiddetlenmekte sonuna kadar haklı. Bir ülkenin başbakanına yapılan saygısızlık bütün bir ülkeye de yapılmış bir saygısızlıktır. Bir komutanın böyle davranmasına rağmen silah arkadaşları tarafından sahiplenilmesi ise ayrı bir skandaldır. Engin Alan’a yeni görev verilmemesi, hatta emekliye sevk edilmesi de doğru bir tasarruftur. Bir asker politikaya hevesleniyorsa önce üzerindeki o üniformayı çıkarmalı. Bakınız Osman Pamukoğlu… Bütün bu “Başbakan haklı beyler” resmini bozan çok küçük bir teferruat var; o da şu ya da bu nedenden dolayı Engin Alan’ın cezaevinde olması. “Abartma Cüneyt, bir tek Korgeneral Engin Alan değil 30 general daha tutuklu” derseniz, ona da diyecek sözüm yok bakın…

Nostradamus Cüneyt anlatıyor
Gelin zaman makinesini çalıştırıp, bir hafta ileriye gidelim. 14 Haziran 2011’de ne konuşuyor olacağız, gözümüzde canlandıralım: Nihayet aylar süren gerilim bitmiş, seçim sonuçları artık açıklanmış olacak. Biz gazeteciler kim hangi bakanlığa getirilecek totosunu oynamaya başlayacağız. Milletvekili seçilenler Ankara’da ev bakmak için mazbatalarını almış geliyor olacaklar. Başbakan ‘Köşk’e çıktı, indi Meclis’te yemin edildi, güvenoyu alındı, Meclis başkanı seçildi derken yaklaşık bir ay içinde Meclis alelacele açılıp sonra ekime kadar tatil nedeniyle kapanacak. CHP’de ise her halükârda kazan kaynıyor olacak. Muhtemelen apartopar bir kurultay süreci başlayacak. Antalya’da ve İzmir’deki (bence) sürpriz sonuçlar karşısında Baykal ve ekibi bayrağı açacak. MHP’de uyuyan ülkücü internetçiler uyanıp, kaset yayımlamaya devam edecekler; onlar da MHP’yi kurultaya zorlayacaklar. Yani haftaya biz AKP’yi değil CHP’yi ve MHP’yi konuşuyor olacağız. Eğer 9 Haziran’da yeni bir Ergenekon operasyonu başlayacak diye manşet atan Cumhuriyet gazetesinin haberi doğru çıkarsa eski Genelkurmay Başkanı dahil ünlü paşalara yönelik operasyonlarda tutuklama kararlarını ağzımız açık izleyeceğiz. BDP’lilerin Meclis’teki sandalye sayısı 30’u aşacağı için sesi daha net ve gür çıkacak. Asıl kıyamet PKK meselesinde kopacak. Bu hengamede görünen o ki hükümet kanadından konuyla ilgili yeni açıklama gelmeyecek. Böyle olunca da Öcalan her zamanki gibi “O zaman ben yokum” diyecek. Terör yeniden başlayacak. Yani söylemek istediğim; biz, şu anda sanki hiç bitmeyecek bir seçim sürecine konsantreyiz ancak çok değil haftaya kapının önünde bizi yeni bir ‘çatışma ortamı’ bekliyor. Biz gelecek hafta bunlarla uğraşırken elbette Ahmet Davutoğlu çoktaaaaan uçağına atladığı gibi soluğu Ortadoğu’da bir ülkede almış olacak. Yeni hükümet için bir yaz şarkısı besteleyebiliriz. Bu sefer ilk mısra benden: İçeride büyük sorun, dışarıda sıfır problemiz. Aynı yazın yeliyiz biz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder