22 Haziran 2011 Çarşamba

Ne oldum dememeli...

Helâlleşen helâlleşene... Başka ne yapabilirim ki? Uzaktan seyredip gülüyorum...

En son haber şu: Seçim öncesinde "Sandıktan birinci parti olarak CHP çıkacak, istediğiniz bahse varım" diyen ünlü işadamı İnan Kıraç helâlleşmiş Başbakan Tayyip Erdoğan'la...
Ortağı Jan Nahum'un verdiği bilgiye göre, Tayyip Bey'in patronlara karşı dillendirdiği "Sizlerden her şeyiyle yerli bir otomobil istiyorum" hedefini yerine getirmek üzere çalışıyorlarmış... "Temmuz sonuna prototipi yetiştiriyoruz" demiş Jan Bey...
İşte ben buna 'helâlleşme' derim.... İnan ve Jan Beylerin Karsan firması New York'ta girdikleri taksi ihalesinde başarılı olamadı. Neyse ki İstanbul'da da 'tek-tip taksi' uygulamasına geçilecekmiş; şanslarını bir de burada denerler...
Bilmeyenler bilsin: Vehbi Koç'un da damadı olan İnan Kıraç ülkemizin en eli açık işadamlarındandır. "Bütün çağdaş işlerin içindedir" diyeyim de anlayın... Yalnızca son yıllarda Pera Müzesi ile başlayan sanata ilgisine, Tepebaşı'ndaki TRT binasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden alıp kültür merkezine dönüştürme niyetine bakarak söylemiyorum bunu...
Cumhuriyet gazetesini yaşatsın diye kurulmuş bir vakıf var; o vakfın en büyük destekçisi İnan Bey yönetim kurulunun başkanı... TEMA Vakfı'nın kurucusu... Galatasaray Kulübü'nü perde gerisinden yönlendirdiği, başkanları seçtiği söyleniyor... Galatasaray Üniversitesi'nin kuruluşunda çok çalıştığı biliniyor; Bedrettin Dalan'ın kurduğu Yeditepe Üniversitesi'nin mütevelli heyeti üyesidir de...
Zaten "Sandıktan CHP birinci parti çıkacak" iddiasına girdiğini Cumhuriyet Vakfı toplantısında birlikte yer aldıkları Cüneyt Arcayürek yazmıştı. Cüneyt Bey önce adını vermeden söz etti bahisten, sonra da bahse kiminle girdiğini ifşa ediverdi.
Epey tartışıldı iddiası; Başbakan Tayyip Erdoğan kızgınlığını belli etti. "Taraf olmak bir işadamı için risktir" bile dedi.
Neyse, Hürriyet'in dünkü manşetine göre, İnan Kıraç helâlleşmiş Tayyip Bey'le... Ziyaret sırasında sadece 'yerli oto' konusunu mu konuşmuşlardır acaba? Merakı galip gelip "Böyle bir iddiaya girmek nereden çıktı İnan Bey?" sorusunu da yöneltmiş olabilir mi Başbakan Erdoğan?
Ya da, Vatan'dan Sanem Altan'ın gündeme taşıdığı, suikasta kurban girmiş basın mensuplarından Çetin Emeç'in eşinin, "Katili yakalandı, ama mahkum edilenin gerçek katil olduğunu sanmıyorum" dediğini öğrenince, "Bitmiş, kapanmış bir konuyu niçin açıyorsun?" diye azarlamak için telefon etmesinin sebebini sorgulamış mıdır?
ostlardan bazıları "Helâlleşmek için önce özür dilenmeli" görüşündeler; ben farklı düşünüyorum... Ama merakların karşılıklı tatmini için vesiledir önemli bir işadamının seçimden güçlenerek çıkmış iktidar partisinin lideriyle görüşmesi...
Sırf merakımı tatmin için, "Aslanlı Kapı'ya bu defa da uğradınız mı?" diye de sorabilirdi Başbakan Erdoğan...
Vaktiyle en tepe yöneticisi olduğu Koç Holding, herhalde savunma sanayiine olan ilgisinden, askerle de yakındır. Vehbi Koç'un kendi eliyle tuttuğu günlükte bu ilginin somut örnekleri var. Rahmi Koç da Ankara'ya nadir gelişlerinde mutlaka Genelkurmay'ı ziyaret eder...
Can Dündar'ın kitaplaştırdığı (Yapı Kredi Yayınları) günlüğe göz gezdirirken ilginç bir anekdotla karşılaştım. 12 Mart (1971) darbesini yapan kadronun başı Org. Memduh Tağmaç'la ilgili bir anekdot...
Okuyunca siz de "Nereden nereye?" diyeceksiniz...
Emekli olunca Org. Tağmaç, "Geçmişte memlekete hizmeti dokundu, kendisine bir otomobil hediye edeyim" diye düşünmüş Vehbi Bey. Konuyu genel sekreteri aracılığıyla önce Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a açmış... Tağmaç ailesiyle Fenerbahçe'de kalıyormuş; Gayrettepe Akademililer Sitesi'ndeki kendi evinin inşaat işi bitinceye kadar...
Kendi dairesine taşınınca Vehbi Bey'i kahve içmeye çağırmış Memduh Paşa... Vehbi Koç otomobil hediye etme konusunu açınca, teklifi şu sözlerle reddetmiş: "Bu teklifi yapmakla beni son derece memnun ettiniz. Kendim, karım otomobil kullanmayı bilmiyoruz. Şoför tutacak halimiz yok. Arabayı alınca, iki oğlum var, bunlar kullanacaktır, bana bir faydası olmayacak. Onun için hediyeniz arabayı alamayacağım..."
Ne kadar nazikçe, değil mi? 1970'lerin darbe de yapmış Genelkurmay Başkanı Orgeneral'in şu anlattıklarını da hafızanıza kaydetmenizi isterim: "Otobüse, dolmuşa biniyorum, tanıyan oluyor, yerini bana veriyor; veya hiç tanıyan olmuyor, itilip kakılıyorum, bundan da çok sıkılıyorum." (2. Cilt, s. 139).
Görüşmeden kendine "Hayat baştan aşağı bir sinema, bir tiyatro" düşüncesinin akla düşürdüğü dersler çıkarmış Vehbi Koç...
Dün Radikal gazetesinde Avni Özgürel 'Ejder' adını verdiği birinden söz ediyordu. İlk karşılaştığımızda "Ejder de kim?" diye sormayı düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder