AK Parti % 50 gibi büyük bir oranla olağanüstü bir başarı kazandı ama 330'ü bulamadığı için tam sevinemedi. CHP ise 5 puan ve 25 sandalye fazla kazanmasına rağmen beklenen %30 oya ulaşamadığı için o da çok sevinemedi. MHP kaset olayına rağmen %10'un altına düşmediği için sevindi ama kaybettiği 20'den fazla sandalye için üzüldü. Durum böyle olunca bana göre seçimin tek net galibi BDP. Çünkü BDP'nin desteklediği 36 bağımsız TBMM'ye girdi ve geçen cumartesi günü söylediğim gibi önümüzdeki dönemin en etkin aktörleri olacaklardır. Bu nedenle büyük, disiplinli ve örgütlü çalışmanın ürünü olan bu zaferden dolayı BDP'yi kutlamak gerek. Umarım BDP bu zaferi ve zaferden dolayı elde ettiği avantajı Kürt ve Türk halklarının mutluluğu ve kardeşliği için kullanır. Elbette BDP, PKK'nın çizgisinden fazla uzaklaşamayacaktır. PKK ise lideri Öcalan'ın İmralı'nın dışına çıkmasını istiyor. Yeni hükümetin bu isteme karşı nasıl bir tavır alacağı merak konusu. Çünkü AK Parti; anayasanın değiştirilmesi konusunda BDP'nin desteğine gereksinim duyabilir ama BDP'nin isteklerine kolay yanıt ve karşılık veremeyebilir. Demek ki önümüzdeki dönemin politikası hem zor hem de kolay. Kolaylığı AK Parti'nin Kürt sorununu çözme iradesini göstermesidir. Zor olan ise BDP'nin bildik istek ve koşullarından vazgeçmesidir. Oysa bölgede hem Türkiye hem de Kürtler ve birlikte yaşadıkları Araplar hatta Acemler açısından yeni ve karmaşık koşullar ve süreçler yaşanmaktadır. Örneğin herkes Suriye'deki Kürtlerin olası tutumunu merak ediyor. Suriyeli 12 Kürt parti lideri Başkan Esad'ın 'Gelin konuşalım' çağrısını önce kabul etti sonra da 'Hayır' dedi. Irak'ta ise Kürtler ''Yıl sonunda Amerikalılar çekilirse biz Kürtler ne yaparız' diye soruyor. Bazı Kürt milliyetçi gruplar bölgedeki tüm Kürt parti ve örgütlerin temsilcilerini ulusal bir Kürt konferansında toplamaya çalışıyor. Buna karşın AK Parti elde ettiği büyük zaferle yeniden bölgesel ilgi uyandırdı. Yani Libya, Suriye ve Arap ülkelerindeki devrim ve ayaklanmalarıyla ilgili olarak tutum ve politikaları tartışılmaya başlanan AK Parti demokratik bir seçimle laik bir ülkede üçüncü kez zafer kazanmasını ciddi bir şekilde önemseniyor. Çünkü genel olarak Arap halkları AK Parti'yi sonuçta İslamcı bir parti olarak algılamakta ama kesin olarak kendi ülkelerindeki İslamcı partilerle AK Parti arasındaki farkı da gözetmektedirler. Hatta Arap ülkelerindeki İslamcı parti ve grupların gençleri kendi liderlerine 'Erdoğan ve AK Parti gibi olun'' demektedir. Durum böyle olunca elde ettiği büyük zafere rağmen içeride zor bir dönem yaşaması beklenen AK Parti belki de bu zaferinden dolayı dışarıda önemli avantajlar elde edebilir. Önemli olan bu avantajları doğru bir şekilde değerlendirmek ve geçen süre içinde farklı nedenlerden dolayı kafaları karışanları yeniden kazanmaktır. Bu ise duygusal ve ideolojik değil, tam tersine bölge gerçeklerini doğru bir şekilde görmeyi, değerlendirmeyi ve her gün değişen ve değişebilen verilere göre politika üretip uygulamayı gerektirmektedir. Ama unutulmaması gereken temel gerçek Ankara tüm bunları yaparken her zaman Batı'nın coğrafyamıza yönelik yakın, orta ve uzun vadeli planlarını görmeli ve bu planların hiçbir şekilde hiçbir yerinde olmamalıdır. Çünkü hep söylediğim gibi Batı'nın coğrafyamıza yönelik tüm planlarının en önemli hedefi Türkiye'dir. AK Parti'nin son zaferi Türkiye'nin önemini daha da artırmıştır. BDP zaferinin ise çok farklı bir anlamı vardır. Çünkü barış ve demokrasi yalnızca Türkiye'de değil, tüm coğrafyada önümüzdeki dönemin en önemli sözcüklerinden ikisi olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder