Perşembe cuma günleri sizlere eski başbakanlardan Adnan Menderes'i tanıtmıştım.
Kendisi, İsmet İnönü'nün çıkartmak istediği toprak reformuna karşı bir toprak ağası olarak direnmiş; bu yüzden de üyesi olduğu CHP'den 1945'te atılmıştı. Adnan Menderes; 7 Aralık 1945'te, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'yi (DP) kurdu. DP; 14 Mayıs 1950'de yapılan genel seçimde iktidara geldi.
DP iktidarı ekonomide büyük atılımlar yaratmış olmasına karşın; Adnan Menderes; Meclis çoğunluğunu; bir diktatör gibi kullanma yoluna gitti. İktidarının son yıllarında borç bile bulamaz duruma düşmüştü. Baskıyı daha da artıran Menderes 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile iktidardan uzaklaştırıldı. DP'lileri Yassıada'da yargılayan mahkemenin idam kararları vereceği belli olunca; CHP Lideri İsmet İnönü harekete geçti ve Milli Birlik Komitesi diye adlandırılan ihtilal heyetine bir mektup yazdı. İşte bu devlet kayıtlarına giren mektubu olduğu gibi yayımlıyorum.
İsmet Paşa'nın, ihtilalcilerin lideri Org. Cemal Gürsel'e neredeyse yalvardığı bu mektubu okuyun da onun, Menderes'i astırmak mı yoksa kurtarmak mı istediğini görün:
"Orgeneral Cemal Gürsel,
Sayın Silahlı Kuvvetler Başkumandanı ve Milli Birlik Komitesi Başkanı.
Yassıada kararları tebliğ ve ilan edilmek üzeredir. Kararlar arasında ölüm cezaları bulunursa, bunların infazı Anayasaya göre Milli Birlik Komitesi'nin tasdikine bağlı olacaktır.
Kararın tebliğinden iki gün evvel yüksek makamınıza müracaat ederek ölüm cezalarının infazı hususundaki ciddi endişelerimin Milli Birlik Komitesi'ne duyurulmasına tavassut (aracılık) buyrulmasını istirham ediyorum.
Memleketin siyasi hayatında mesuliyet sahibi olarak idam cezalarının tasdikindeki büyük zararları arz etmek için başka bir vasıtamız ve çaremiz olmadığından, müracaatımın zaruri görülmesini saygılarla rica ederim.
Mahkemenin her tesirden uzak olarak tam bağımsızlıkla karar vereceğine ve mahkemenin vereceği kararların adil olacağına şüphe yoktur. Ancak Milli Birlik Komitesi üyeleri, ölüm cezalarının infazı için son söz sahibi olmak salahiyetiyle teçhiz (yetkili) edilmişlerdir. Bu hususta Milli Birlik Komitesi üyeleri hâkimlerin kararlarına mesnet teşkil eden hukuki ve kanuni unsurlar dışındaki bazı gerçekleri ve zaruretleri göz önünde bulundurmak mevkiindedirler. Ben bu müracaatımla, memleketin selameti bakımından hayati ehemmiyette saydığım bu gerçekleri ve zaruretleri ortaya koymak istiyorum.
Sayın Orgeneralim,
Memleketimizin bugünkü halinde ne kadar az sayıda olursa olsun, ölüm kararlarının tasdik ve infazı yüksek milli menfaatlere her suretle aykırıdır. Kansız bir ihtilal yapıldı. Böyle bir ihtilalden bir buçuk sene sonra, geçmiş bir iktidar erkanının siyasi suçlarından dolayı idam edilmeleri, siyasi idamların bünyesinde zaten mevcut olan hak tereddüdünü azami ölçüde arttırmış olacaktır.
Suçluların en ziyade kahrını çekmiş vatandaşlar bile bu infazı aşırı bulacak ve müteessir olacaklardır. İhtilalden birbuçuk sene sonra seçimlere gidiyoruz. Eski, yeni siyasi parti mensupları arasında yaklaşma ve anlaşma çareleri arıyoruz. Bu çabalama içinde artık eskimiş olan siyasi suçlardan dolayı idam cezası tatbik etmek, siyasi partiler arasında ve memlekette manen huzur teessüsünü imkânsız kılacaktır. Unutmamalı ki, yarın seçime gidecek ve seçimlerden sonra idareye katılacak siyasi partilerin çoğu, geçmiş iktidar partisinin mensuplarına büyük mikyasta istinat etmektedir. Bunlar yalnız seçim esnasında değil, seçimden sonra da ruhlardaki daimi bir yarayı işletmekten geri kalmayacaklardır.
Ceza tatbikinin bünyesinde taşıdığı ibret ve tenbih hassaları, şimdi infaz yapılmasında daha ziyade mevcuttur. Memleket huzurunun ve vatandaş münasebetlerinin iyi yola girmesi için ümitlerin bağlanabileceği tek çare bundan ibarettir. Suçluların idam olunmaması, ayaklanma teşebbüsünün maddi kuvveti hiçbir zaman devlet ve hükümetin kuvvetiyle başa çıkamaz. Bu teşebbüslerin dikkate alınacak tarafları daha ziyade ruhi ve manevi kuvvetlerdir. Bu kuvvetler ise, idam cezasının infaz olunmamasıyla artmak ve infaz olunmasıyla zayıflamak istidadır. İnsanların tecrübesinin bir değeri varsa, bizim her yerde gördüğümüz sonuç budur.
Sayın Orgeneral,
Biraz da infaz meselesinin bir diğer önemli tarafına temas etmek isterim. Mahkemenin vereceği kararlara tesir edilmemesi ve mahkemece verilen kararların tatbik edilmesi, ordunun isteği olduğundan bahsedilmektedir. Mahkeme kararlarına tesir edilmemesi arzusu ordu için tabii ihtiyaçtır. En büyük milli müessesemiz olan ordumuzun adalet bağımsızlığı fikri ile dolu olmasını, millet anlayışının bir yankısı saymak lazımdır. Bu arzu takdire ve saygıya layıktır. Yalnız, ölüm cezasının infazı ayrı bir meseledir. Nitekim Anayasa bunu, Milli Birlik Komitesi'nin hususi kararına bağlayarak kayıt ve şart altına almıştır. Eğer varit ise, ordu adına Milli Birlik Komitesi'nin idam kararının tasdikine icbar edilmesi (zorlanması) haksız ve kanunsuzdur. Ordu adının böyle bir mevzuda kullanılması, Türk Ordusu'nun ebedi şerefine karşı saygı duygusu ile telif olunamaz. Ordu tesiriyle bir infaz muamelesi millette orduya karşı deva bulmaz bir kırgınlık yaratacaktır. Milletle ordu arasına girecek böyle bir hatıranın tepkisini düşünmek insana dehşet veriyor.
Hulasa, infaz kararında ordunun tesirini Milli birlik Komitesi'nce yerine getirmek, akla gelebilecek mahzurların en büyüğünü taşır ve tarih önünde, karar verenlere de verdirenlere de hesapsız vebal yükler. Ordunun böyle bir tesir yaptığına ve yapacağına asla inanmıyorum. Milli Birlik Komitesi'nin, ağır ve şerefli vazifesini tamamlarken, memleketin selameti bakımından duyduğum endişelerin üzerinde duracağını ümit ediyorum.
Sayın Orgeneral,
Türkiye bugün bir ittifak manzumesi içindedir. Her meselenin önünde, milli savunma için müttefikler arasında haysiyetli ve itibarlı bir mevkide bulunmamızın büyük ehemmiyeti vardır. Bu bizim için öyle bir ihtiyaçtır ki, bunda kusurlu olmak, hatta ittifak manzumesi (topluluğu) içinde bizden daha kusurlu üyelerin bulunması ihtimalinde bile bizim için mazeret teşkil edemez. Siyasi suçlardan dolayı ölüm cezası, bugün yeryüzünde hemen hiçbir medeni ülkede kalmamış gibidir. Türlü tehlike karşısında bulunan memleketimizin bekçileri ve koruyucuları olan Milli Birlik Komitesi üyelerinin ellerindeki aziz emaneti vahim bir itibar buhranına maruz bırakmayacaklarını hulus ile ümit ediyorum.
Sayın Orgeneral,
İnfaz meselesinde düşündüklerimi şimdiye kadar muhtelif vesilelerle size ve temas edebildiğim Milli Birlik Komitesi üyelerine tam bir açıklık ve kesinlikle söylemekte kusur etmedim. Şimdi resmi vazife olarak son kararı vereceğiniz anda Mili Birlik Komitesi'ne bu konudaki düşüncelerimin resmen bildirilmesini sizden niyaz ediyorum. Üstün saygılarımın kabulünü istirham ederim Sayın Orgeneralim.
İsmet İnönü, 13 Eylül 1961"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder